Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ndeki Kabine Toplantısı'nın ardından açıklamalar yaptı.

 

'Körfez Turu Verimli Geçti'

İş dünyasından oluşan geniş bir heyetle yaptıkları Körfez turunun çok önemli bir adım olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suudi Arabistan, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri'ne gerçekleştirdiği ziyaretlerin, son derece başarılı ve verimli geçtiğini söyledi. Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Suudi Arabistan ile imzaladığımız 5 anlaşmayla işbirliğimizi daha ileriye taşıdık. Savunma sanayi alanında tarihimizin en büyük savunma ve havacılık ihracatı sözleşmesine imza attık. Katar ile mükemmel seviyede ilerleyen ilişkilerimizi, yeni ortaklıklarla taçlandırma kararı aldık. Birleşik Arap Emirlikleri, 10 milyar doları bulan ikili ticaret hacmimizle, ülkemizin bölgedeki en önemli ticari ve ekonomik ortakları arasındadır. Diplomatik münasebetlerimizin 50'nci yılını, Yüksek Düzeyli Stratejik Konsey mekanizmasının kuruluşuyla kutlamış olduk. Ziyaretimiz esnasında, farklı alanlarda toplam değeri 50,7 milyar dolara ulaşan 13 anlaşma imzalanmıştır. Yine ziyaretimiz vesilesiyle, ülkemizin gurur kaynağı olan Türkiye'nin otomobili Togg'u muhataplarımıza hediye ettik. Togg'un, her üç liderden de 'tam not' aldığını memnuniyetle belirtmek isterim. Şimdilik sadece ülkemizin yollarını süsleyen Togg'u, inşallah yakın zamanda diğer ülkelerin yollarında da görmeye başlayacağız. Nasıl İHA, SİHA ve TİHA'larımız onlarca ülkenin semalarını koruyorsa, Togg da 'Türkiye markasını' yollara, caddelere taşıyacaktır."

 

'Afetzedelerin Yükü Hafifletildi'

6 Şubat depremlerinden hemen sonra ilan edilen mücbir sebep uygulamasıyla afetzedelerin yükünün hafifletildiğini belirten Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, şöyle devam etti: "Mücbir sebep düzenlemesini, depremde en çok yıkıma uğrayan Adıyaman, Kahramanmaraş, Hatay, Malatya illerimiz ile İslahiye ve Nurdağı ilçelerimizde devam ettirmeyi kararlaştırdık. Buraların dışından kalan vilayetlerimizden gelen münferit başvuruları da değerlendireceğiz. Konuyla ilgili detayları Hazine ve Maliye Bakanlığımız yakında milletimize açıklayacaktır. Depremin istihdama etkisini en aza indirilmek amacıyla başlatılan kısa çalışma ödeneğini 3 ay süreyle uzatıyoruz. Daha önce 110 bin çalışanın faydalandığı ödenekten 115 bin insanımızın istifade etmesini sağlayacağız. Toplum Yararına Programlarımızı açma hazırlıklarımız, başta deprem bölgemiz olmak üzere, ülkemiz genelinde devam ediyor."

Hesaplamalara göre, 6 Şubat depremlerinin Türkiye'ye maliyetinin 104 milyar doların üzerinde olduğunu belirten Erdoğan, sadece bu yıl deprem kaynaklı harcamaların 762 milyar liraya ulaşmasının beklendiğini aktardı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bu rakam, çapı ne kadar büyük olursa olsun her ekonomi için, altından kalkılması zor bir yüktür. Üstelik 2013'ten beri yaşadığımız her hadisenin bir boyutunu oluşturan ekonomik saldırıların etkilerinin hala sürdüğü dönemde bu maliyetle karşılaştık." dedi.

 

'Depremin Ertelenemez Mali Yükü Karşılanıyor'

Türkiye'nin temel ekonomik hedefine bağlılığını şüphesiz bir şekilde sürdürdüğünü de kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Türkiye'yi istihdamı ve üretimiyle büyütme hedefimizden en küçük bir geriye gidiş söz konusu olmayacaktır. Zamana ve şartlara göre kullanılan araçlar farklılaşsa da sonuçta varmak istediğimiz menzil değişmemiştir. Son haftalarda atılan adımların hem daha önceki gelişmelerin, hem de depremin artık ertelenemez hale gelen mali yükünü karşılayabilmek için yapılan düzeltmeler olarak görülmesi şart. Bu adımların faiz, kur ve enflasyon üzerindeki etkilerini, orta vadede ülkemizin asıl hedeflerine yaklaşmasına katkı sağlayacak gelişmelere dönüştürebileceğimize inanıyoruz. Ülkemizin her meselesini 21 yıldır nasıl tesis ettiğimiz güven ve istikrar iklimi sayesinde çözmüşsek, bugünkü sıkıntıların üstesinden de aynı şekilde geleceğimizden kimsenin şüphesi olmasın. İstihdamı artıracak, enflasyonu düşürecek, finansal düzelmeyi sağlayacak her tedbiri alacak, uygulayacak, sonuçlandıracak ve ortaya çıkan zenginliği milletimizin her bir ferdine yayacak bir politika izliyoruz. Her şeyden önce, sadece arz-talep ilişkisi üzerine kurulu iktisadi teorilerin, ülkemizde tam karşılık bulamadığı bir gerçektir. Bunun sebeplerinden biri, bilhassa küresel ekonominin dümenini elinde tutan güçlerin Türkiye'ye yönelik siyasi yaklaşımlarının ekonomik mantığın önüne geçmesidir." değerlendirmesinde bulundu.

 

'Verim, Tasarruf Ekonomisinden Yana Olalım'
Türkiye'de insanların tasarruf alışkanlığında döviz ve altının ağırlıklı yer tuttuğunu dile getiren Erdoğan, "Önemli bir kısmı da yastık altında duran bu varlıkların, iktisadi işleyişe, dolayısıyla istihdama ve üretime katkısı olmuyor. Onun için gelin, milletime sesleniyorum, 'Biz verim ekonomisinden yana olalım, tasarruf ekonomisinden yana olalım, israf ekonomisini bir kenara koyalım'. Bunun ne benim milletimin kendisine ne de devletime faydası vardır." şeklinde konuştu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, yükselen fiyatlar sebebiyle gayrimenkul ve otomobil piyasasının cazip hale gelmesinin üretim artışının hak ettiği yere ulaşmasını engellediğini de belirterek, şunları kaydetti: "Bu gerçekler çerçevesinde tamamen siyasi kaygılarla serdedilen sözde değerlendirmelerin ne ülkemize ne milletimize ne de yaşanan sorunların çözümüne zerre kadar faydası vardır. Türkiye gibi rezerv para veya petrol-doğal gaz gibi karşılıksız gelir sağlayan kaynaklara sahip olmayan bir ülkenin, tercüme değil, telif iktisadi analizlere ve çözüm yollarına ihtiyacı bulunuyor. Ülkemizin en büyük talihsizliği, dünyadaki gelişmeleri ülkemizin gerçekliğiyle mezcederek, milletimizin önüne ufuk açıcı teoriler koyacak iktisatçılardan uzun yıllar boyunca maalesef mahrum kalmasıdır."

 

'Güncel Sıkıntıları Görmezden Gelmiyoruz'
Yaşanılan tecrübeler ışığında, Türkiye'nin önünde istihdam ve üretim dışında çıkış yolu olmadığına kanaat getirdiklerini belirten Erdoğan, "Kendi politikamızda ısrar ediyoruz." dedi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'yi son 20 yılda, yılda ortalama yüzde 5,5 büyüttüklerini, milli geliri 238 milyar dolardan 1 trilyon dolar sınırına getirdiklerini, satın alma paritesine göre milli gelir sıralamasında dünyada da 11'inci sıraya çıkarttıklarını bildirdi. İstihdamı 19 milyondan 32 milyona yükselttiklerini, ihracatı 35 milyar dolardan 254 milyar dolara ulaştırdıklarını, turist sayısını 15 milyondan 52 milyona, turizm gelirini de 12 milyar dolardan 46,5 milyar dolara sıçrattıklarını söyleyen Erdoğan, "Velhasıl her alanda eşi benzeri görülmemiş başarılara imza atarak, bugünlere getirdik. Nüfusu artan, onunla birlikte iş gücüne katılım oranı yükselen bir Türkiye'de istihdamın azalmak bir yana sürekli artmasını, işte bu tabloya borçluyuz." dedi. Ülkenin ve milletin hiçbir kazanımından en küçük bir geri gidişe müsaade etmeyeceklerini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, istikrar, güven ve sürdürülebilirlik ekseninde yollarına devam edeceklerini kaydetti. Erdoğan, "Şunu çok açık ve net söylüyorum, yatırım kararlarının lokomotifi olan öngörülebilirliği artırmak, aynı şekilde öncelliklerimiz arasında yer alıyor. Elbette bunları söylerken, yaşanan güncel sıkıntıları görmezden gelmiyor ve üzerini örtmeye çalışmıyoruz." diye konuştu. Yükselen enflasyon sebebiyle refah seviyesi düşen ücretli kesimlerin kayıplarını telafi etmek için bugüne kadar pek çok düzenleme yaptıklarını dile getiren Erdoğan, bu kapsamda, asgari ücretten memur ve emekli maaş artışlarına kadar her alanda, bütçe imkanlarını sonuna kadar zorlayan tasarruflarda bulunduklarını aktardı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, her kesimin ücret düzenlemesi, farklı süreçlere, farklı kurallara ve farklı dönemlere göre yapıldığından zaman zaman kısa süreli dengesizliklerin yaşandığını ifade ederek, şunları söyledi: "Kamu işçilerinin, epeyce bir gecikmeyle yapılan toplu sözleşmelerinde ortaya çıkan tablo, memur maaşlarında ilave bir düzeltmeyi zorunlu kıldı. Bu defa da daha önceden sonuçlandırılan asgari ücret ve emekli maaşlarıyla ilgili bir huzursuzluk ortaya çıktı. Kamu işçisini ve memuru nasıl ortada bırakmadıysak, çalışanından emeklisine hiç kimsenin mağduriyetinin kalıcı olmasına rıza göstermeyiz. Ek bütçede önceliğimizi, zorunlu olarak deprem bölgesinin hızla ayağa kaldırılmasını sağlayacak projelere verdik. Yaptığımız vergi artışlarından elde edeceğimiz geliri, şu aşamada başka yerlere aktarmayı vicdani olarak kabul edemeyiz. Bununla birlikte hem bütçe gelirlerini artırmaya hem de bütçe dışı kaynak sağlamaya yönelik çalışmalarımızın semeresini gördükçe, kendini mağdur hisseden tüm kesimlerin gönlünü mutlaka alacağız. Bunu da çok gecikmeden, yılbaşı civarı neticeye ulaştırmayı planlıyoruz. Milletimin tüm fertlerinden serinkanlı olmalarını, bize güvenmelerini, ülkelerinin ve kendilerinin geleceğine sahip çıkmalarını istiyorum."

 

'Sıkıntıların Üstesinden Geleceğiz'
Cumhurbaşkanı Erdoğan, kimilerinin anlık telaştan, kimilerinin açgözlülükten, kimilerinin de art niyetten kaynaklı reflekslerle sergiledikleri her dengesiz tasarrufun, ortak refah ve huzur hedeflerine zarar verdiğini bildirerek, şöyle konuştu: "Eğer üretim yapıyorsak maliyet ve kar hesabımızı, ticaret yapıyorsak fiyatlama politikamızı, ev sahibiysek kira talebimizi, aracımızı satıyorsak satış bedelini bu anlayışla belirlemeliyiz. Ne döviz artışıyla ne enflasyonla ne işletme maliyetiyle izah edilemeyecek derecede yüksek fiyatlarla piyasayı sürekli yukarıya çekmek, sonu olmayan bir kısır döngüye destek vermektir. Gün sonunda yüksek kazanç sağlamış gibi görünen bu süreç, aylar, yıllar geçtikçe herkesin hanesine zarar olarak yazılacak sonuçlara gebedir. Hiç kimsenin bilerek ve isteyerek, ne kendisine ne evlatlarına ne de ülkesine böyle bir kötülük yapacağına ihtimal vermiyorum. Şayet bu konuda ihmali ve kastı olanlar çıkarsa, devlet olarak biz de gerekeni yapmaktan çekinmeyiz."

Erdoğan, Ticaret Bakanlığının, özellikle otomobil piyasasında görülen stokçuluğun ve fiyat manipülasyonlarının önüne geçmek için denetimlerini artırdığını, konut fiyatları ve kiralarla ilgili ilave ne tür adımlar atılabileceğine dair değerlendirmelerinin de sürdüğünü vurgulayarak, şunları söyledi: "Serbest piyasa ekonomisinden taviz vermeden, haksız kazanç sağlama peşinde koşan fırsatçıların üzerine kararlılıkla gideceğiz. Milletimizle birlikte nasıl ülkemizin üzerindeki vesayet bulutunu dağıtıp, darbecilerin heveslerini kursaklarında bıraktıysak, nasıl istiklalimize ve istikbalimize yönelik tüm saldırıları boşa çıkardıysak, nasıl güvenliğimizi sınırlarımızın ötesinden başlayarak güçlendirecek tedbirleri aldıysak, nasıl her alanda potansiyelimizi harekete geçirerek, bölgesinin ve dünyanın yükselen yıldızı bir Türkiye inşa ettiysek, Allah'ın izniyle, enflasyon başta olmak üzere ekonomideki sıkıntıların üstesinden de geleceğiz."