Geleneksel işletmecilik anlayışının aksine günümüzdeki işletmelerin karlılıktan öte nakit akışlarının daha önemli hale geldiğini söylemek mümkündür. İşletmelerin nakit girişleri ile nakit çıkışları arasındaki uyum hem işletme faaliyetlerinin amaçlanan şekilde sürdürülebilir kılınmasına imkan sağlamakta hem de gelecekteki finansman ihtiyacının değerlendirilmesinde de adeta bir kontrol aracı olarak değerlendirilmektedir. Bu çerçevede özellikle işletmelerin nakit yönetimi, nakit bütçelerinin hazırlanması ve nakit kaynakların aktif tutulması önemlidir. Bununla birlikte işletmelerin rekabette avantaj sağlamaları açısından finansmana erişim konusu ön plana çıkmaktadır. Özellikle işletmelerin mevcut finansman ihtiyaçlarının karşılanması ve gelecekteki yatırımların finanse edilmesi açısından finansa erişim konusu işletmecilik açısından hayati önem taşımaktadır. Sermaye maliyetinin giderek arttığı finansal piyasalarda cari faaliyetlerin sürdürülmesinde finansman aracı olarak genellikle bankalar ve diğer finansal kuruluşlardan sağlanan krediler ön plana çıkmaktadır. Burada temelde iki problemle karşılaşılabilmektedir.
Birinci problem finansal kuruluşların sermaye maliyetinin arttığı dönemlerde kredi arzını daraltması, bir diğer ifadeyle işletmenin ihtiyaç duyduğu miktarda finansman kaynağına olumlu yanıt alamama durumu, ikinci problem ise kredi maliyetlerinin yüksek olması ve finansal kuruluşların özellikle kredinin kapatılması konusunda işletmelere bildirimde bulunma olasılığıdır. Dolayısıyla işletmelerin finansman kaynağını çeşitlendirmesi ve nakit bütçelerini ile yatırım planlarını buna göre hazırlamaları finansman alternatiflerinin belirlenmesine ışık tutacaktır. Bu kapsamda özellikle sermaye piyasalarının gelişmesiyle birlikte işletmeler hisse senedi ihracı yolu ile finansman sağlayarak hem sermayelerini arttırabilirler hem de Sermaye Piyasası Kurulu hükümleri doğrultusunda kurumsal yönetim yapılarını güçlendirebilirler. Bununla birlikte işletmeler leasing, factoring ve forfaiting gibi finansal işlemler aracılığıyla alternatif finansal kaynak sağlayarak faaliyetlerini sürdürebilirler. Özellikle optimal sermaye yapısının dengesi göz önünde bulundurulduğunda işletmelerin finansman bonosu veya tahvil ihracı yolu ile finansman sağlayarak sermaye maliyetini kontrol edebilirler. Bununla birlikte özellikle teknoloji alanında yaşanan gelişmeler ışığında işletmelerin yeni teknolojileri, süreçleri ve ürünleri üretmek veya bir iş fikrini hayata geçirebilmek amacıyla kitle fonlaması yoluyla finansman kaynağına erişim sağlanabilir. Özellikle start-up, melek yatırımcılar ve kitle fonlaması unsurları aracılığıyla yeni finansman yöntemlerinin geliştirilmesi yatırımcıların dikkatini girişim sermayesi alanına çekmiş ve tasarrufların bu fonlar aracılığıyla değerlendirilmesi mümkün hale gelmiştir. Bu çerçevede işletmelerimizin finansman sağlamalarında sadece bir finansal kuruluştan kredi temini şeklinde finansmana erişim sağlama alışkanlıklarının alternatif finansman kaynaklarına dönüştürülmesi ve buna göre optimal finansman dengesinin gözetilerek finansman sağlanması büyük önem taşımaktadır. Finansmana erişim konusunda düşük maliyet ve hızlı erişim bileşimiyle bir politika oluşturulması ve yeni finansal araçlar konusunda işletme yönetimlerinin değişime açık olmaları finansman sorununun çözümünde önemlidir.