Yönetim işletmenin sürdürülebilirliğini veya sürekliliğini sağlamak adına işletme amacına uygun şekilde işlerin düzenli bir şekilde planlanması, organize edilmesi, yürütülmesi, koordine edilmesi ve denetlenmesidir. Hatta son yıllarda koordineli bir şekilde işlerin fiilen yapılması aşaması liderlik süreçlerine işaret etmektedir.
Günlük yaşantımızda yönetici ve lider kavramlarını zaman zaman birbirleriyle eş anlamlı gibi kullanabilmekteyiz. Ancak, bu iki kavram tam olarak birbirini karşılamamaktadır. Yönetici, sahip olduğu gücü bulunduğu makamından/pozisyonundan alan ve daha resmi bir yetkiye sahip olan kişiyi ifade ederken; lider, atamayla olmayan ve gayri resmi yetkisini daha çok ikna gücü ile kullanan kişidir. Liderlik biraz daha kişisel özelliklerle şekillenen ve beraberindeki kişiler üzerinde herhangi bir yaptırım uygulamadan etkili olan bir süreci kapsamaktadır. Artık günümüz işletmelerinde lider yöneticiler görme arzusu hâkimdir. Yönetim faaliyeti bilimsel ve sanatsal olmak üzere iki ayrı kola ayrılır. Yönetimin bilimsel yönü hiçbir koşulda değişmemesi ve mutlak sırasıyla takip edilmesi gereken yukarıda da ifade edildiği gibi planlama ile başlayan beş basamaklı sürece karşılık gelmektedir. Sanatsal boyut ise “her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır” atasözü ile ifade edebilmekte ve her yöneticinin kendi eğitim seviyesi, sosyal çevresi, ailesi, yetişme tarzı vb. etkenlerle kendi tarzını şekillendirmesidir.
İnsanlar seçim yapabilme kabiliyetleri ile ön plana çıkarlar. Seçim yapabilmek karar verebilmeyi ifade eder. Gelişen iş dünyasında artık kendilerinden “değer” olarak bahsedilen güçlendirilmiş çalışanlara ihtiyaç duyulmaktadır. Çalışanlar kendilerini ne kadar geliştirir, toplum ve teknolojiyle ne kadar uyumlu hale gelir, ne kadar esnek ve etkin olabilirlerse o düzeyde aranan kişi haline gelmektedirler. Bu özellikler paralelinde günümüz örgütlerinde çalışanların her birinin, bulundukları geminin kaptanı olmaları beklenmektedir. Artık iş dünyasında edilgen değil etken, karar alabilen, aldığı kararın sorumluluğunu taşıyan ve aldığı karar neticesinde eyleme geçebilen kişiler aranmaktadır. Aksi takdirde çalışanların, yaşayan ölülerden veya ayakta uyuyanlardan farkları kalmayacaktır.
Bu süreçte liderlik konusu önem taşımaktadır. Liderlik, yöneticilikle karşılaştırıldığında daha proaktif olmayı, olaylara dışarıdan bakabilmeyi, emirlerle değil iletişimle sorunları çözebilmeyi gerektirmektedir. Dolayısıyla idarecilik olarak düşünüldüğünde liderliğin işin informal, yöneticiliğin ise formal kısmını oluşturduğunu söylemek mümkündür. Motivasyon liderlik sürecinin odak noktalarından biridir. Beraber çalıştığı kişileri ortak amaca yönlendiren ve onları güdüleyebilen kişileri lider olarak adlandırmaktayız. Ancak buradaki kilit konu, lider olarak belirtebileceğimiz kişinin gerçekte ne kadar yetkin olduğudur. Öğrenme yetersizliklerine sahip olup olmadığıdır. Liderlik süreci genellikle değişim zamanlarında hissedilir ve cesaretli olmak, konfor alanının dışına çıkmak gibi konuları kapsar. Bu noktada “öğrenmeyi öğrenmek” olarak adlandırdığımız bir süreç var ki asıl tüm problemler onun sağlanmasıyla aşılabilmektedir. Çünkü zaman zaman konular değişebilir asıl olan yol yöntem konusunda doğru temel noktalara ulaşabilmektir. Ancak, kişi eğer öğrenmeyi öğrenmişse konular değişse dahi kişinin yeni duruma adaptasyonu çok daha kısa sürede ve çok daha sağlıklı şekilde olacaktır. Burada önemli unsurlardan bir tanesi de insanların düşünmelerini sağlayabilmek adına sabırla bekleyebilmektir.
Son olarak liderlik kavramına ilişkin bilimsel teorilerden bahsedildiğinde günümüze uygun “dijital liderlik” kavramından bahsetmek gerekmektedir. Bu kavram henüz çok daha yeni bir kavramdır. Liderlik sürecinin insandan uzak ve dijital ortamda yapılması değil, dijital ortamlara entegre ve o konularda bilgi sahibi olan kişileri ifade etmektedir. Ancak konuya bir de günümüz çalışanlarının, yöneticilerden ve liderlerden neler beklediğini sorgulayarak yaklaşmak gerekmektedir. Çalışanlar sadece hatalarını gören yöneticileri sevmezler. Bu tür yöneticilere bu konu sorulduğunda ise, yöneticiler de aslında üstlerine gitmek istemediklerini, sadece iyiliklerini istediklerini ifade etmektedirler. Ancak böyle durumlarda, çalışanlar arkalarına bakmadan kaçmakta ve kaçmak istemektedirler. Becerikli, hünerli ve yetenekli çalışanlar yaratmanın daha etkin yolları vardır. Takım içinde uyum, ihtiyaç duyulan noktalarda çalışanlara açıklamaların yapılması, açık iletişim kanalları, şeffaf yönetim uygulamalarının yanı sıra uygun ses tonu, seçil(me)miş ifadelerle kibar davranışların sergilenmesi gibi davranışlar çalışanların örgütsel destek ve adalet vb. konularda algılarını pozitif yönde etkilemektedir. Bu durum da işletmede çalışanların işten ayrılma niyetlerini düşürecek böylelikle personel devir oranları düşecektir.
Özetlle günümüzde niteklikli çalışanlar güven, açık ve net iletişim, sorunların önceden tahmin edilebilir düzeyde olması yani proaktif yaklaşım, stres düzeyinin minimuma indirgenmesi, işyeri ortamında tansiyonun düşürülmesi, iyi ve kötü her durumda uygun bir dille doğrunun konuşulması gibi beklentiler içerisindedirler. Bu tür lider yöneticileri göremediklerinde de sıklıkla işten ayrılma davranışı göstermektedirler.
O halde, lider yönetici olabilmek için de örgütsel dedikodu ortamına zemin yaratmayacak, spekülatif konuşmalardan sakınacak, güvenilir ve organizasyonu iyi tanıyan, dürüst, belirli bir iyimserlik çizgisinde olan, yetenekli iletişimci özellikleri taşıyan, moda kelimelerle boğulmayan kişiler olmak gerekmektedir.