Amerikalı usta siyasetçi Henry Kissinger’ın yakın zamanda verdiği bir mülakat var. Soğuk Savaş döneminin ABD tarafında oyun kurucularından olan Kissinger son gelişmeleri yorumlarken şu ifadeyi kullanmış “ … Çin ve Rusya bir uyum içerisinde çalışarak ABD’nin mimarisini oluşturduğu dünya düzenini yıkmayı hedefliyorlar.”

94 yaşındaki Kissinger ayrıca başka bir iddiada daha bulunuyor. Eğer Atlantik Okyanusu’nun iki tarafı yani ABD ve AB ayrı noktalara düşerse, Çin bu bölgeyi kontrol altına alacak ve bölgeyi EuroAsia coğrafyasına katarak yüzlerce yıllık hayalini gerçekleştirebilecek. Kissinger’a göre Çin bu hedefine adım adım ilerliyor. Çin Avrupa’yı EuroAsia coğrafyasına katacak olursa ABD, iki taraftan Çin tarafından kuşatılmış, devasa bir ada olarak mücadele etmek zorunda kalacak . Kissinger, bu ihtimalin de ABD’nin sonunu getireceğine inanıyor.

Biraz daha tarihten alıntılar ile devam edelim.. Bu sefer biraz geriye doğru gideceğiz.

1939 yılında dönemin İngiltere Başbakanı Winston Churchill, Rusya’dan bahsederken şu tanımlamayı yapmış: “Rusya gizemli bir şekilde sarıp sarmalanmış bir bilmece gibi. Belki de bu bilmecenin bir anahtarı var. Rusların ulusal çıkarları.” Churchill, ulusal çıkarlar devreye girdiğinde Rusların tahmin edilebilir hamleler yaptıklarını ve bu hamlenin tereddüde düşmeden askeri ihtimal dahil her türlü opsiyonu içerdiğini söylemiş.

Churchill aynı konuşmasında, Rusların geleneksel olarak güce, özellikle de askeri güce büyük saygı duyduklarını belirterek, askeri güç zayıflığını da büyük bir zafiyet olarak tanımladıklarını eklemiş.

Kissinger’a bir kez daha dönecek olursak; Batı’nın Rusya’yı Kırım ilhakı konusunda yanlış değerlendirdiği ve tam da Churchill’in 80 yıl önce yaptığı tespitte olduğu gibi, ulusal çıkarlar devreye girdiği için Rusya’nın ekonomik yaptırımlar, izolasyon gibi sonuçları önemsemeden Kırım’ı ilhak etme kararını aldığını belirtiyor.

Kissinger 94 yaşında, ununu elemiş eleğini asmış eski bir siyasetçi olabilir. (Aslında değil. Hâlâ Trump’ın dış politika konusunda danıştığı ve yardım istediği isimlerden biri.)

Churchill’in bahsettiği dünya düzenin üzerinden 80 yıl geçmiş olabilir. ( Çok şey de değişmemiş gibi. Rusya’nın Kırım ve Suriye’de aldığı kararları görünce.)

Ancak bundan 2,5 yıl önce Trump’ın ABD Başkanı seçilmesiyle dünya kamuoyunun ilgisini çeken “Ticaret Savaşları” artık gazete manşetleri için magazinsel bir konu olmaktan ya da “Ticaret Savaşını bırak Kur Savaşına bak” diye başlık atan finans dünyasının plaza kalemşörlerinin yazı malzemesi olmaktan çıktı.
Trump bir anda, Çin’in ABD’ye sattığı vergisiz kalan son 300 milyar dolarlık ürüne yüzde 10 ithalat vergisi koyunca, ABD ve Çin arasında yaşanan gerginliğin bir süre sonra tatlıya bağlanacağını düşünlerin sayısı hızla azaldı.

Buna mukabil , Çin’in taktik değiştirmesi ve Yuan’ı tehlikeli bir şekilde devalüe ederek küresel piyasalarda panik yaratması, çoğu kimsenin beklediği bir şey değildi.
Herkes Çin, ABD ile ortak uzlaşı noktası arayacak derken, Pekin’in “ABD’den tarım ürünü alımını azaltın” direktifi tam bir soğuk duş etkisi yarattı.
 
“Trump ayağına kurşun sıkmaz. Bir süre sonra geri adım atar” korosunun da sesi kesilmiş gözüküyor. Sanırım onlar için de alarm sesi, ABD’nin yapmaz denilen şeyi yapıp “Çin’i kur manipülatör ilan etmesi” oldu.
Bundan sonra belli ki gerginlik artmaya devam edecek.

Ticaret Savaşları denilen kapışma aslında Kissinger’ın bahsettiği “Yeni dünya düzeninde Rusya ve Çin’in ortaklaşa ABD’nin kurallarını yıkma” çabası. Hedefte de Avrupa var.
Avrupa, Batı’nın bir parçası, ABD’nin arka bahçesi mi kalacak? Yoksa Çin ve Rusya bu coğrafyayı “EuroAsia”ya katabilecek mi?
Bu sorunun cevabında Türkiye’nin tercihi de önemli bir yer kaplıyor. Trump bunun farkında. Çin ve Rusya’nın da farkında olduğunu düşünüyorum. Avrupa ya da AB bunun farkında mı? Zannetmiyorum. Onlar hala günlük kısır çekişmelerinin peşindeler.