Türkiye’de Aralık 2021’de ÜFE, %79 seviyesine ulaştı. Bu rakamın da çok açık gösterdiği gibi üreticinin maliyetleri bir hayli yüksek. Söz konusu bu maliyetlerin en önemli kaynağı, hiç kuşkusuz özellikle 2021 yılının Eylül ayından itibaren başlayan kurdaki yükselişti. Döviz kurunun geçiş etkisi ile birlikte enflasyondaki yükseliş ivmelendi. Bu noktada Türkiye ile ilgili yapılan çalışmalara göre 1 yıl içerisinde döviz kurunda meydana gelen %10’luk artış, enflasyon oranını % 6 oranında artırıyor. Bu oldukça yüksek bir etki.

2022 yılının ikinci ayının başındayız. Bildiğimiz gibi 20 Aralık 2021 itibariyle uygulamaya Kur Korumalı TL Mevduat uygulaması ile birlikte dolar/TL’de 18.40’lardan 10.25 seviyelerine doğru bir düşüş gördük. Uzunca bir süredir kurda 13.00-14.00 bandında bir dengelenme görüyoruz. Bu, şu demek oluyor; önümüzdeki dönemde kur kaynaklı olarak enflasyonda ve de özellikle üretici maliyetlerinde ciddi bir artış görmeyeceğiz. O zaman bu, şu mu demek olacak? Enflasyon ve de özellikle ÜFE azalmaya mı başlayacak? Maalesef hayır.

Bildiğimiz gibi maliyet enflasyonunun tek kaynağı, döviz kurundaki artışlar değil. Özellikle pandemi döneminde enerji ve emtia fiyatlarında çok ciddi artışlar var. Bu artışlar da maliyet kanalı ile enflasyonu artırıcı etkide bulunuyor. Bu anlamda özellikle geçtiğimiz yıl Mart ayında Avrupa ve bazı Asya ülkelerinde etkisini bir hayli hissettiren enerji krizi, soğuk kış aylarının gelmesi ile birlikte yine ve yeniden gündemde. Bu konuda özellikle enerji konusunda eli bir hayli güçlü olan Rusya’nın da stratejik hamlelerinin enerji arzını derinleştirdiğine hiç şüphe yok. Rusya’nın bu stratejik hamleleri özellikle Avrupa’ya doğalgaz gönderiminde hissediliyor. Bu noktada Rusya, doğalgaz arzını kısarak Kuzey Akım 2 Doğalgaz Boru Hattı’nı Avrupa’ya kabullendirme konusunda bir hayli istekli görünüyor. Bizde de 20 Ocak’ta İran’da arıza var diye 10 gün doğal gazın kısıtlaması kararı verildi. Tabi İran bunu neredeyse her sene yapıyor. Fakat bu sene özellikle de kış ayları ile birlikte söz konusu kısıntı büyük oldu. Haliyle zaten maliyetleri yüksek olan sanayicimiz hem üretimini durdurmak zorunda kaldı, hem de sıcak üretim hatlarının durmak zorunda kalması ile üretim maliyetleri de artış gösterdi. Hatta söz verdikleri halde ihracatlarını yerine getirememeleri durumunda cezalarla bile karşılaşabilecekler. İran’ın doğal gazı kısıtlaması bize bir kez daha enerji arzı güvenliği ve çeşitliliğinin ne kadar önemli olduğunu çok açık bir şekilde gösterdi.

Son günlerde hem brent, hem de ham petrol fiyatlarında ciddi bir yükseliş ivmesi görüyoruz. Özellikle Kasım ayında Omicron varyantının da etkisi ile ekonomiler yeniden kapanacak ve talep azalacak kaygısı ile petrol fiyatlarında 6 hafta üst üste düşme görmüştük. Bu süreçte özellikle ABD’nin stratejik petrol rezervlerini de devreye koyacağını söylemesi ve çoğu gelişmiş ülkenin de ABD’ye destek olması da petrol fiyatlarını düşüren bir etki yaratmıştı. Fakat özellikle 2022 başı itibariyle Omicron varyantının kapanma yaratmayacağı ve ekonomik büyüme patikasını çok değiştirmeyeceği beklentisi ile birlikte petrol fiyatlarında çok güçlü bir artış eğilimi görülmeye başlandı. Rusya-Ukrayna gerginliği, petrol fiyatlarını yükselten bir diğer etken olarak karşımıza çıktı. Ayrıca artan enflasyon da petrol fiyatlarını artırıcı etkide bulunuyor hiç kuşkusuz. Bu arada ham petrol stoklarındaki gelişmeler de petrol fiyatları için bir hayli kritik.

Tüm bu gelişmeler sonucunda 89.4 dolardan işlem gören petrol, 100 dolara gözünü dikmiş durumda. Brent petrol, 91.75 doları aşarsa çok hızlı bir biçimde 100 dolar hedefine ulaşacaktır. Bu nedenle 2022 yılında petrol fiyatlarındaki ve enerji fiyatlarındaki hatırı sayılır yükselmeler hem küresel, hem de Türkiye’de maliyet enflasyonunu artıracak önemli bir unsur olacak diye düşünüyorum. Hele ki Rusya-Ukrayna krizi derinleşirse hem petrol, hem de enerji fiyatlarında tarihi zirveler bizi bekliyor olacak.

Doç. Dr. Filiz Eryılmaz
BUÜ İİBF İktisat Bölümü Öğr. Üyesi