ABD pazarı, 350 milyondan fazla tüketicisi ve yıllık 3 trilyon doları aşan ithalat hacmiyle dünyanın en büyük tüketim arenası. Bursa’nın ihracatçı firmaları için bu pazar uzun yıllardır cazibesini koruyor. Ancak 29 Ağustos 2025’te yürürlüğe giren yeni gümrük düzenlemeleri, ABD’ye satış yapmak isteyen tüm ihracatçılar için oyunun kurallarını değiştirdi.

Bu değişiklikler, yüzeyden bakıldığında bir engel gibi görülebilir. Ancak Bursa’daki vizyoner firmalar için bu aslında yeni bir fırsat kapısı olarak görülmeli. Çünkü yeni düzenlemeler, eğer firmalarımızı doğru konumlandırabilirsek “Made in Bursa” markasının ABD raflarında hak ettiği yeri alması için stratejik bir dönüm noktası olabilir.

2024 mali yılında ABD’ye de minimis kapsamında 1,36 milyar paket girdi; bunun yaklaşık %73–75’i Çin kaynaklıydı. ABD yönetimi, 29 Ağustos itibarıyla özellikle e-ticaret yoluyla gelen küçük gönderileri hedef alan yeni gümrük düzenlemelerini yürürlüğe aldı. Bu kararla, küresel e-ticarette kartlar yeniden dağıtılıyor. Sistemin yeni yüzü yalın ama sert.

İlk dalga tahmin edildiği gibi sarsıcı oldu. Bazı posta idareleri ve üçüncü taraf tahsilat sağlayıcıları hazır olmadığından sevkiyatlar askıya alındı, siparişler iptal edildi, teslimatlar gecikti; KOBİ’ler ve pazar yeri satıcıları yeni gümrük rejimine uyum için yazılım ve süreçlerini hızla yenilemeye çalışıyor. Tüketici cephesinde ise “kapıda sürpriz” vergi ve tarife şoku, sepet davranışını ve iade oranlarını etkiledi.

Temel Değişiklikler :

  1. De Minimis Muafiyetinin Daralması (800 USD Altı Gönderiler): Daha önce 800 USD altındaki ürünler çoğunlukla beyana tabi değilken, artık bazı ürün gruplarında (tekstil, oyuncak, elektronik, kozmetik) ek beyan zorunluluğu getirildi. Bu, Türkiye’den küçük siparişlerle ABD’ye satış yapan e-ticaret firmalarının daha fazla belge sunması anlamına geliyor.
  2. Menşe Denetimleri: - Çin menşeli ürünler üzerinden yapılan re-export (yeniden ihracat) işlemleri daha sıkı kontrol altına alındı. - Ürün menşe belgeleri ve tedarik zinciri şeffaflığı artık kritik hale geldi.
  3. Dijital Beyan Sistemi (ACE) Zorunluluğu: - Tüm ihracatçıların ABD’nin dijital gümrük sistemi olan ACE’e (Automated Commercial Environment) entegrasyonu zorunlu oldu. Bu entegrasyon yapılmadığında ürünler gümrükte takılabiliyor.
  4. Uyum Sertifikaları ve Teknik Standartlar:

Gıda, kozmetik, medikal ürünler → FDA onayı

Elektronik ürünler → FCC sertifikası

Çocuk ürünleri → CPSIA uyumu

Tekstil ürünleri → Etiketleme ve yanmazlık standartlar

Denetimler daha sık ve cezalar daha ağır hale geldi.

ABD artık “fiyat avantajına” değil, değer teklifine bakıyor. Kalite, hız, uyum… Üçü bir arada yoksa, kapıdaki bürokrasi ve maliyet firmaları dışarıda bırakır. Yeni mimari yalın ama sert: fatura bedeli üzerinden sabit bir vergi yükü (uygulamada %15 bandı), ürünün GTİP (HS Code) koduna bağlı tarifeler ve taşıyıcıların işlem/tahsilat ücretleri. Bu üç kalem, tek tek paketleri kârlılıktan hızla uzaklaştırıyor.

O yüzden eski refleksi bırakıp “toplu gönder—içeride dağıt” düzenine geçmek şart. Kısaca globalde yerelleşmek artık daha önemli. Ürünü konsolide sevkiyatla ülkeye sokup, girişini ve vergilendirmesini baştan doğru yaparak, sonra Amazon FBA ya da güvenilir bir 3PL üzerinden ABD içinde dağıtmak gerekiyor. Böyle yaptığında birim maliyet aşağı iner; teslimat hızlanır, iade ve müşteri hizmeti yerelde, profesyonelce yönetilecek bir model olur.

Diğer bir boyut artık görmezden gelemeyeceğimiz uyum (compliance). De minimis kalkınca kimse küçük paket muafiyetinin ardına saklanamıyor. Ürün güvenliği ve sertifikasyon, ABD raflarına girmek için anahtar hale geliyor. Yanmazlık, etiketleme ve çocuk güvenliği standartlarını tamamlayan firmalar, ABD raflarında öne çıkma şansı yakalayacak. CE belgelerinin ABD’de karşılığı yok; bu nedenle firmalar FDA, FCC, CPSIA gibi ABD standartlarını hedeflemeli.

Bursa Perspektifi

Bursa’nın elinde güçlü bir üçlü var: üretim kalitesi, termin disiplini ve lojistik erişim (Gemlik–İstanbul hattı). Çin’in düşük değerli paket avantajı erirken, boşalan rafı standartlara titiz, hızlı ve markalı ürünlerle doldurabiliriz. Ama bunun için yalnız kurt stratejisi değil, kolektif oynayan  bir şehir mimarisi lazım. Benim bu noktada iki önerim olacak;

  1. Bursa–ABD depo inisiyatifi: Konsolide çıkış, ortak 3PL/FBA kapasitesi ve taşıyıcılarla sabit işlem ücreti anlaşmaları. KOBİ’nin tek başına altından kalkamayacağı maliyeti şehir ölçeğinde ölçek ekonomisine çevirebilir.
  2. Ortak sertifikasyon ve test ağı: Akredite laboratuvar anlaşmaları, FDA/TSCA danışman havuzu, CPSIA için standart dokümantasyon paketleri. Uyumun hızını ve maliyetini öngörülebilir kılar, yeni oyuncuların önünü açar.

Sonuç olarak bu karar, ucuz-paket çağını kapattı; ama kalite–hız–uyum üçlüsüne yatırım yapanlar için ABD pazarında yeni bir sahne kurdu. Bursa’nın elinde üretim gücü, lojistik çeviklik ve termin disiplini var. Biz buna fiyatlandırmada şeffaflık ve uygunlukta mükemmeliyet eklediğimizde, “Made in Bursa” ABD rafında hak ettiği yeri alır. Geri çekilen kaybedecek; oyunu yeniden yazanlar kazanacak.