2025 yılı ilk çeyrek gayrisafi yurt içi hasıla büyüme rakamlarına göre Türkiye ekonomisi, bir önceki yılın ilk çeyreğine göre %2 oranında büyüme kaydetti. Mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış değerler ise aynı dönem için %1 oranında bir büyüme hızına işaret ediyor. Bu verilere göre, ilk çeyrek bazında bakıldığında 2019 yılından sonra en düşük büyüme hızı bu yıl gerçekleşmiş oldu ve “pandeminin” en yoğun yaşandığı 2020 yılının ikinci çeyreğinden sonra 18 ay boyunca ilk kez Türkiye’de çeyreklik bazda en düşük büyüme hızı kaydedildi.
Pandemi döneminde dahi bu düzeyde bir yavaşlama yaşamayan Türkiye ekonomisi için mevcut büyüme rakamları bizlere ne ifade ediyor?
Her şeyden önce Türkiye ekonomisi büyümeye devam ediyor. %2 büyüme hızı, pek çok gelişmiş ülkenin istikrarlı dönemlerde yaşadığı büyüme hızına eşit bir düzey. Yüksek enflasyon, kredi kısıtlamaları ve kamu mali disiplini çerçevesinde atılan adımların yanında yaşanan küresel ekonomik ve finansal belirsizlikler de Türkiye’deki büyüme rakamlarını doğrudan etkiliyor. ABD’de başkanlık yarışı sonrasında yaşanan değişim, daha agresif politikaları gündeme getirdi. Çin başta olmak üzere dünyanın geri kalanı için başlatılan “Ticaret Savaşı 2.0”, küresel ekonomik kırılganlıkları artırdı. Kısmi bir geri adım atılsa da bu durum, geleceğe ilişkin beklentilere önemli bir zarar verdi. Diğer taraftan Ortadoğu’daki sıcak çatışma ortamı bugün İran’ı da içine almaya başladı. Geçen yılın ikinci yarısında küresel ekonomik faaliyetlerdeki yavaşlama beklentisiyle gerileyen petrol, sıcak çatışma ortamına bağlı olarak yeniden yükselişe geçti. Tüm bu gelişmeler, Türkiye’deki iktisadi faaliyet kollarını doğrudan etkiliyor.
Türkiye’deki iktisadi yavaşlama, enflasyonla mücadele sürecinde beklenen bir durum. Son iki yıllık süreçte sıkı parasal ve mali politikaların enflasyon üzerinde olumlu etkileri olduğu gibi, en çok eleştirilen noktalardan biri de talep yönünde gerekli daralmanın yeteri kadar oluşmadığı yönündeydi. Ancak bu yılın ilk çeyreğinde hanehalkı tüketim harcamalarındaki artış da %2 seviyesine geriledi (geçen yılın ilk çeyreğinde bu oran %7,3 olarak gerçekleşmişti). Diğer taraftan kamu harcamaları ve özel kesim yatırım harcamalarında da belirgin bir daralma görülüyor.
Mevcut eğilimin sektörel ve kesimsel etkileri oldukça farklı…
Büyüme hızındaki yavaşlamayı en şiddetli hisseden iki sektörden biri tarım, diğeri ise sanayi sektörü. Geçen yılın aynı çeyreğine göre tarım sektöründeki büyüme -%2, sanayi sektöründeki büyüme ise -%1,8 seviyesinde. Sanayi sektörü içerisinde kritik role sahip imalat sanayinde ise daralma %2,4. Bununla birlikte inşaat ve hizmet sektörleri, büyümeye en çok katkı sağlayan sektörler oldu. İnşaat sektörü bu yılın ilk çeyreğinde %7,3 büyüme kaydederken, bilgi ve iletişim sektörü de %6,1’lik büyüme hızına ulaştı. Önceki dönemlerde ekonomik büyümeye önemli katkılar sağlayan finans ve sigorta sektörü ise bu yılın ilk çeyreğinde yalnızca %0,5 büyüme kaydetti. Toplam talepteki yavaşlamanın biraz da bu noktaya bağlı olduğu söylenebilir. Dolayısıyla iktisadi yavaşlamaya rağmen ortalamanın çok üzerinde büyüyen ve bu nedenle bu dönemin kazançlı sektörleri, inşaat ve hizmet sektörleri oldu.
Özellikle Türkiye’nin yüksek enflasyon sarmalına girdiği 2022 yılının ikinci yarısından itibaren sanayi sektörünün ekonomik büyümeye katkısının oldukça azaldığı görülüyor. Tarım sektörlerinde ise bu eğilim 2021 yılından beri devam ediyor. Türkiye, konjonktürel ve yapısal kırılganlıklara bağlı olarak, uzun vadede ekonomik gelişim için kritik öneme sahip olan sektörlerden katkı alamıyor. Süreç bu nedenle ciddi bir sanayisizleşmeye doğru gidiyor. Türkiye’nin hızlı büyüme kaydettiği dönemlerde sanayi ve daha spesifik olarak imalat sanayinin katkıları yadsınamasa da, istihdam potansiyeli nedeniyle hizmet sektörü oldukça destekleniyor. Ancak hizmet sektörünün ekonomideki ağırlığının artması, uzun vadede Türkiye’nin büyüme potansiyelini daha da sınırlandırabilir.