Serhat TEZCAN
Hürriyet Gazetesi Bursa Muhabiri


Avrupa Birliği’ne 2004 yılında giren Polonya, yıllar itibariyle önemli bir ivme yakaladı. İstikrarlı şekilde büyüdü. Gelişmesindeki en önemli faktörler arasında da ülkeye aktarılan AB Fonları dikkat çekiyor. Elde ettiği kaynağı üretime yönlendiren Polonya, ekonomik açıdan önemli şekilde ilerledi.

Ancak son zamanlarda ekonomideki dalgalı seyir, fon miktarlarını düşürünce büyüme oranlarında istenen seviyeler gerçekleşmedi. Bu gelişmeler üzerine alternatif arayışına girdiler. Bu anlamda yaptıkları değerlendirmeler sonucu, iş hacmini yükseltmek için 3 hedef pazar belirlediler. Bunlar; Türkiye, İran ve Çin…
Belirledikleri 3 ülkeyi yakından tanımak ve yatırımcılara da ülkelerini tanıtmak, işbirliği fırsatları oluşturmak adına Polonya Ticaret ve Yatırım Ajansı organizasyonunda Polonya Ulusal Ekonomi Odası işbirliği ile yatırımların artması için program gerçekleştirdi. Planlamalar kapsamında da ilk olarak Türk Heyeti’ni ağırladı. Bursa, Ankara ve İzmir’den konuk ettiği iş insanları ve benim de içinde bulunduğum gazetecilere sanayide gerçekleştirdikleri üretimlerin yanı sıra kurdukları teknoloji merkezini gezdirerek, ne seviyede olduklarını ortaya koydular.

Ülke ticaretini geliştirmek isteyen Polonya, alt yapı çalışmaları yapıp, bu anlamda yeni bir strateji de belirledi. ‘İhracat için moda’ stratejisiyle yola çıkıp, 735 olan ihracatçı sayısını bin 100’e ulaştırmak istiyor. İki ülke arasındaki yıllık ticaret hacmini de yükseltmek isteyen Polonya, tarihi anlam yükleyerek, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 100’üncü yıldönümü olan 2023’te 10 milyar Euro hedef belirledi. Bu da mevcut ticaret potansiyeline yakın bir artış oranı anlamına geliyor.

Polonya ile Bursa’nın ekonomik yapısını kıyasladığımızda ise benzer üretim faaliyetleri görülüyor. Otomotiv ağırlıklı bir sanayiye sahip Polonya’da, birçok markanın üretimi de gerçekleşiyor. Elektrikli araç üretimi konusunda çalışmalar bulunuyor ve bu tip araçların en önemli bölümleri arasında yer alan pil konusunda da Koreli bir firmanın yatırımı bulunuyor. Tarıma da ağırlık veriyorlar. Ürün bazındaki çalışmaların yanı sıra tarımsal makineler de üretiyorlar. Bu alanlarda yatırım ve ihracat yapılabileceği gibi işbirliklerine de gidilebilir. İnşaat sektörü de yatırım yapılabilecek alan olarak dikkat çekiyor. Özellikle önümüzdeki süreçte konut inşası için teşvikli ticari yerlerin belirlenmesi planlanıyor. Ülkenin doğusunda düşünülen bu yerlerde inşaat firmaları için alternatifler oluşturulabilir. Her iki ülke sahip olduğu coğrafi konum ile önemli lojistik çalışmalar yapılabilecek yerler olarak dikkat çekiyor.

Görüşmeler kapsamında oradaki temsilcilerimizin katıldığı programları da takip ettik. Polonya Büyükelçisi Tunç Uğdül’ün iki ülke arasındaki ekonomik faaliyetlerin gelişimi ile ilgili ortaya koyduğu görüşler kıymetliydi. İki ülke arasında 600 yıllık tarihi bir geçmiş bulunduğunu anımsatan Uğdül, yıllar itibariyle ticari gelişmeler de yaşandığını kaydetti. Ticaret hacminin 6 milyar doları aştığına dikkat çeken Uğdül, yakın zamanda bunun artacağı yönünde görüş belirtti. İş yapmak isteyenlere Ticaret Müşavirliği ve Büyükelçiliğin kapılarının her zaman açık olduğunu ifade eden Uğdül, “Her türlü başvuruyu yanıtlıyoruz. Olabildiğince yardımcı olmaya gayret ediyoruz. Müteşebbislerimiz geldikçe ve çaba harcadıkça karşılığını alıyorlar. Bunu görüyoruz. Polonya, Avrupa’nın en istikrarlı gelişen ülkesi konumunda. AB içine girdikten sonra sadece yeni giren ülkeler arasında değil, aynı zamanda AB’nin eski üyeleri arasında da en istikrarlı büyümeyi gösteren ülke konumunda.” dedi.

Verilen bu destekler kapsamında yapılacak ticari işbirlikleri ve yatırımları yaparken, dünyadaki gelişmeleri ve Polonya’nın durumunu da göz önünde bulundurmakta fayda var. Brexit süreciyle AB’den ayrılma sürecini yaşayan İngiltere’nin açtığı alanda Polonya da mutlaka pay alacaktır. Özellikle İngiltere’den ayrılan bazı şirketlerin buraya geçmesi veya taşınmayı planlaması Polonya’nın önümüzdeki dönemde yıldızının biraz daha parlayacağını gösteriyor. Yatırım veya işbirliği düşünen firmaların bu konuyu ihmal etmemesi gelecek sürecini şekillendirmesinde etkili olacaktır.