1990’lı yıllar; toplam kalite yönetimi, 6 sigma, yalın üretim kavramlarının öne çıktığı, süreç optimizasyon trendlerinin yükseldiği dönemdi. O yıllarda kalitenin sadece farklılık oluşturan bir rekabet aracı olarak değil de ihtiyaç duyulan bir standart olması düşüncesi hâkimdi. 1993 yılında internetin tüm dünyada kullanıma açılması ile küresel teknolojik dönüşümün önemli bir başlangıç adımı atılmış oldu. 2000’lerin ilk 10 yılı, dünyadaki değişim hızının 90’lı yılların sonuna göre 5’e katlandığı yıllar oldu. Bu dönemde teknolojideki büyük değişim, yeni dünya düzenini belirledi. Daha farklı olan, pazara daha hızlı giren, gelişime daha hızlı adapte olan öne çıktı. Bu yıllarda aynı zamanda yenilikçilikinovasyon kavramları da endüstriyel hayatımıza girdi.
2010-2020 arasında proaktif-katılımcı yönetim anlayışı ortaya çıktı. Değişime hızlı uyum sağlayabilmek için iş modelleri, iş planları, iş yapış şekilleri dijital ortama taşındı. Veriyi üretmek, anlamlı hale getirerek bilgiye çevirmek kuruluşların odağına yerleşti.
Aynı dönemde odağında algoritma, yazılım, internet olan küresel teknoloji şirketleri kuruldu. Sosyal medya platformları üzerinden üretici ile tüketici arasında iletişim sağlandı. Organizasyonlar, kârlılık kadar önemli olan sosyal sorumluluklar yüklenmeye başladı. 2020’den günümüze geçen sürede ise 4. Sanayi Devrimi’ni, yeni nesil-çevre dostu teknolojileri ve sürdürülebilirliği merkeze alan; temiz, yalın, döngüsel, dijital ekonomiler öne çıkmaya başladı. Sonuç itibariyle organizasyonlar, ‘değer odaklı kurumsal yönetim anlayışını’ benimsediler.
Görüldüğü gibi küresel ekonominin son 30 yılına verimlilik arttırıcı aksiyonlar damga vurdu. Verimlilik artışının odağına ise süreç optimizasyonu ve dijital teknolojiler yerleşti. Yalın felsefe ve dijitalleşme disiplinleri, birbirinin rakibi veya alternatifi değil tamamlayıcısıdır. Aslında ortak hedefe yürüyen iki gerçek yol arkadaşıdır. Hedefte ise daima endüstriyel verimlilik, üretkenlik, etkinlik konumlanmaktadır. Kısaca yalın üretim felsefesi ve dijital dönüşüm kavramlarını açıklamak gerekirse: Yalın üretim felsefesi, 5 temel prensibe dayanır: Değer, Değer Akışı, Sürekli Akış, Çekme Prensibi, Mükemmellik. Bu döngünün sürekliliği sağlanarak mükemmelleşme yolculuğuna çıkılır. Bu 5 prensiple birlikte israfın tespiti ve azaltılmasına odaklanılarak organizasyonların iş yapış biçimlerinde küçük adımlarla sürekli iyileşmeler hedeflenir. Üretim süreçleri yalınlaşır, sadeleşir, basitleşir ve organizasyonel verimlilik sağlanır. Dijital dönüşüm ise, bilgi ve iletişim teknolojilerinin üretim süreçlerine entegrasyonudur. Veriyi ön plana çıkararak gerçek zamanlı izlenmesi, depolanması, güvenliğinin korunması ve istenilen her lokasyona iletilmesi sağlanır.
Dijitalleşme ve yalın üretim farklı metot, anlayış ve felsefe barındıran 2 disiplin gibi gözükse de aslında odaklarında ‘değer üretmek’ vardır. Müşteri için değer üretmek… Tüm bu çalışmalar, müşteriye odaklanmalı ve onun için yapılmalı. Müşterinin hayatını kolaylaştıracak gerçek istek ve ihtiyacı ve beklentisini aşan ürün ve hizmet üretmek olmalıdır. Dijital dönüşümün odağı, üretim süreçlerinin veri ile yönetilmesidir. Verinin dönüşüm yolculuğunda veriye ulaşmak, iyi okumak, analiz etmek ve veriyi bilgi-teknolojiye çevirerek yönetmek ve sonuçta ‘veri analitiği’ ile ekonomik kazanç elde etmek vardır. Dijitalleşme, insan-süreç-teknoloji üçgenine dokunmaktadır. Organizasyonlarda verimlilik yolculuğu; tüm prosese, yalın üretim tekniklerinin uygulanması ile başlar, dijital teknolojilerle devam eder. Ayrıca bu döngüde dijitalleşme süreçleri başladıktan sonrada yalın yaklaşım anlayışı devam edecektir. Sloganımız: Detaylı/karışık/zorlu süreçleri, dijitalleştirmeden önce yalınlaştırın,daha sonra gerektiği zaman ve gerektiği kadar dijitalleşin.
İki disiplinin de merkezinde temel dinamik, değişim ve dönüşümdür. Bunları doğru yönetmektir. Ayrıca iki disiplin de ölçmek-bilmek-yönetmek üzerine kurgulanmıştır. Performans metriklerinin takibi (KPİ) ve sonuçların doğrulanması üzerine odaklanır. İnovasyon-yenilikçilik, bu disiplinlerin vazgeçilmezidir. Bilim ve teknolojinin hızla geliştiği hiperotomasyon, yüksek teknoloji, veri analitiği ve 4. Sanayi Devrimine geçişin hızlandığı bir dönemdeyiz. Şirketler eski geleneksel iş modelleri, iş stratejileri, iş yapış şekilleri ile ayakta kalmalarının oldukça zor olduğu da günümüzün gerçeği. Bu zorlu yeni normalin yaşandığı dönemde yalın üretim felsefesi ve dijitalleşmenin, başarıya giden yolda organizasyonlarda önemli katma değer oluşturacağı ve onları küresel rekabet yarışında bir adım öne çıkaracağı gerçeği de unutulmamalıdır.