Bugüne kadar nasıl çağları açıp kapayan büyük olaylar tarihte yaşandı ise (Fransız Devrimi, İstanbul’un Fethi, sanayi devrimleri), yaşadığımız günler de insanlık tarihinde ‘2020 pandemi öncesi ve sonrası’ diye yerini alacaktır.
İçinde bulunduğumuz bu dönemde günlük hayattan sanayiye, finans sektöründen eğitime, teknolojiden sağlığa kadar birçok alanda değişim gerçekleşiyor. Bu yüzyılın da gerçeği olan değişim ve dönüşümün üst başlığı ‘dijitalleşme-inovasyon -teknolojik gelişmeler’ olarak gözükse de alt başlıkta hayatımıza ‘mobilitebağlantılılık-akıllı sistemler’ damgasını vuruyor. Bu gelişmeler, önümüzdeki 20 yılın, geride kalan 20 yıl gibi olmayacağını göstergesidir.
Değişimin-dönüşümün kaçınılmaz olduğu, bilgi ve iletişim teknolojilerinde entegrasyonun yaşandığı bu teknoloji çağında dijital odaklı verimlilik dönüşümü projelerimizi doğru strateji kurup doğru adımları atarak doğaya ve çevreye saygı duyup ihmal etmeden, odağımıza da insanı ve toplumu koyarak dönüşüm yolculuğumuzu sürdürmeliyiz.
OECD ve AB verilerine göre, dijitalleşme ve teknoloji bağlamında 2025 yılına kadar 85 milyon rol (meslek) kaybolurken 97 milyon yeni rol gelecek. Bu roller içinde dijital beceriler, analitik düşünce ve çevikliğin önem kazanacağı belirtilmekte. Bu araştırma bile dijital dönüşümün gelecekte hayatımıza nasıl dokunacağını çok iyi ifade etmektedir.
Bugün ve yarın yüzleşeceğimiz dönem artık ‘yüksek teknoloji-veri analitiği ve dijitalleşme çağı.’ Bu da sonuç itibariyle şirketleri ve ülkeleri ‘dijital ekonomidöngüsel ekonomi’ rotasına götürüyor. Pandeminin hızlandırdığı bu süreci doğru ve iyi okuyan, modelleyip senaryolaştırarak analiz eden ve doğru yöneten şirketler başarıya giden yolda önemli mesafeler kaydedecektir. Dünyada yenilikçiliğin, rekabet gücünün, verimlilik dönüşümünün ve ekonomik büyümenin en önemli motorunun dijital ekonomi olduğu gerçeği unutulmadan gelecek planları dijital ekonomi üzerine yapılmalı. Veri odaklı şirketlerden sonra veri odaklı ülkeler ve ekonomiler konuşulmakta. Veriye sahip olmak, onu anlamlı bir hale getirmek ve stratejik olarak karar alma mekanizmalarında kullanmak sürdürülebilir başarıyı beraberinde getirecektir.
Dijitalleşmenin gelecekte insanların işsiz kalmasına yol açacağı düşüncesinin aksine robotlar (cobot) ve insanların iş birliği içinde çalışacağı akıllı fabrikaların yaygınlaşacağı öngörülmekte. Böylece insanlar, emek gücünden zihin gücüne geçecek operasyonel süreçlerden inovatif süreçlere doğru yol alacaktır.
Dijitalleşme, sonu olan bir süreç değil; içinde yaşanması gereken ve sürekli dönüşmeyi gerektiren bir süreç. Unutulmamalı ki dijitalleşme, amaçtan çok araçtır. Hedef; iş yükünü azaltıp yeni iş modelleri ile verimliliği artırmak, büyüme ve kârlılığı olumlu etkilemektir. Dijital çağa hazır olmak, bilimsel yaklaşımları anlamak olmalıdır.
Süreçlerimizi belli bir standartta, esnek ve ölçeklendirilebilecek şekilde yönetebilmeliyiz. Operasyonel ve yönetimsel verimliği bütünsel yaklaşımla organizasyonel verimliliğe dönüştürmeliyiz. Başarı, ekonomik büyüklükten ziyade vizyonlarıyla sınırları aşan şirketlere dönüşüm ile gelecektir. Sonuç itibari ile dijitalleşme, iş modelinin tamamen dijitale geçmesi demektir.
Dijitalleşme, sadece iş süreçleri ve raporlamanın otomotize edilmesi değil; tedarikçiden kendi üretim süreçlerine, müşteriye uçtan uca, bütünsel bir anlayışla birbirleriyle senkronizasyon içinde 360 derece kapsama alanını içermelidir. Dijitalleşmeyi doğru kavrayan, iş süreçlerini otomasyona aktaran, veri analizine değer veren KOBİ’ler, dijitalleşme çağında ayakta kalacak olup müşteri verilerinden oluşan büyük datalar, firmaların en önemli aktifi haline gelecektir.