Ömer Faruk ÇİFTÇİ


Ekonomik türbülansla kısa sürede büyük değer kaybeden paramız unutmaya başladığımız enflasyonlu dönemleri yeniden hatırlattı. Döviz fiyatlarında yaşanan şok artış enerji fiyatları öncelikle olmak üzere hayatımızın hemen her noktasına temas etti. Tüketici fiyatlarındaki artışlar bunun göstergesi. Bu arada durumdan vazife çıkarıp fırsatçılık yapanları da unutmamak gerekir. 2008’de Bursa krizden çok ciddi etkilenmiş binlerce çalışan işsiz kalmıştı. 10 yıl önce küresel kriz bizi vurmuştu. Bugün durum farklı. Ülke olarak üretiyoruz. İhracat pazarlarında şimdilik sorun gözükmüyor. Firmasını kapatan, işçi çıkaran yok denecek kadar az. İç piyasada bir daralma var ve mutlaka üretime de etki edecektir ancak piyasaların oturması ile birlikte normalleşme gelecektir. Ülkenin yönetim biçiminin değişikliği sonrası yabancı yatırımcılarda oluşan güvensizlik, içerde gideremediğimiz eksiklikler, ABD ile tutulan bilek güreşi ve Ortadoğu’daki politikalar bizi savuruyor. 2008 sonrası dünya piyasalarında yaşanan para bolluğu ve 2010 yılında çıkarılan yasa ile dövizle borçlanmanın önünün açılması bizi derinden yaraladı. Yabancı para ile borçlananlarımızın çoğunun gelirinin TL olması bugün yaşanan sorunun büyümesine neden oldu. Ülke olarak tasarruf konusunda da sınıfta kaldığımız gerçeğini de unutmamamız gerekir. Döviz fiyatlarının anormal artışı sonrası paraya erişimin güçleşmesi bankaların da belini büktü. Ucuz para bulmakta sıkıntı yaşayan bankalar faiz silahına sarıldı. Şu anda kredi almak hiç kolay değil. Bankalar adeta kılı kırk yararak kredi veriyor. Yetmezmiş gibi önceden kullanılmış KGF teminatlı krediler için firmalardan ek teminat talep edilmeye başlandı. Bu durum kredi kullanmış olan firmaları yeniden teminat bulma noktasında zora sokuyor. Özellikle 2008’den sonra kredi kullanarak ve dövizle borçlanarak büyüyen pek çok şirket bugün borç sarmalında. Bu dönemde bankalara büyük sorumluluk düşüyor. Kendilerini sağlama alma adına gereksiz panik yapmazlar ise bu türbülansı en az hasarla atlatabiliriz.

 Dedikoduya dikkat!

Sıkıntılı dönemlerde psikolojik savaş büyük yıkım yapıyor aman dikkat! Bursa’da da bazı firmalar için konkordato ilan edileceği yönünde dedikodular başladı. Hemen hatırlatalım on binlerce işletmenin faaliyet gösterdiği Bursa’da bugüne kadar sadece 8 firma konkordato başvurusunda bulundu. Tedbirli olacağız tamam ama abartmaya, karamsar olmaya da gerek yok sanırım. Aklıselim kalmak zorundayız. Bu tür yıkıcı söylemler sadece adı geçen firmaya değil, ülke ekonomisine de büyük zarar veriyor. Hassasiyetle geçirilmesi gereken bu dönemde herkesin daha duyarlı olması gerekiyor. Bursa TSO’dan gelen “asılsız iddiaları ortaya atanlara karşı disiplin kurulunu devreye sokacağız” açıklamasını da önemsiyorum.  

Bursa’nın nabzını otomotiv tutuyor… 

Bursa’nın lokomotif sektörü otomotiv ve yan sanayi. Sonrasında tekstil, makine, gıda olarak sıralanıyor. Otomotivde ihracat ayağı hayli güçlü. Bu yıl rekor da gelecektir. Ancak iç piyasa satışları ciddi oranda düştü. Üreticilerin toplam üretimden iç piyasa satış payları yüzde 20 civarında. İç piyasa satışları bu dönemde yüzde 50’nin altına geriledi. Tofaş Ekim’de 9 gün duracağını açıkladı. Durum böyle devam eder iç piyasaya hareket gelmez ise duruşlar yeterli olmaz işçi çıkarmalar da yaşanabilir. 2008 krizinde firmalar verimlilik anlamında çok yol almış, sonuçları hem üretim, hem de rekabette olumlu yönde katkı koymuştu. Bugün baktığımda aradan geçen 10 yılda gerek işletmeler gerekse bireyler olarak işin ucunu bıraktığımızı görüyorum. Finansal olarak fazlasıyla rahat davranmışız. Şimdi piyasalarda yaşanan daralmayla beraber hemen herkeste bir toparlanma telaşı var. Buna ister verimlilik deyin ister tasarrufa yönelme. Zorunlu da olsa tasarrufa yönelebilir israfı azaltabilirsek bu kötü dönemin kazancı olarak değerlendirebiliriz.