22 Eylül’de merakla beklenen FED faiz ve tapering kararı açıklandı. Bu toplantıda asıl merak edilen, faiz kararından ziyade tapering yani tahvil alımı azaltımının bu ay başlayıp başlamayacağıydı. Benim de beklentilerime paralel olarak Powell, bu toplantıda tapering için net bir tarih vermedi, sadece 2022’nin ortası gibi biteceğini dillendirdi. Powell’ın konuşması, net tarih vermemesine rağmen oldukça ‘şahin’ karşılandı. Çünkü toplantı sonrası şu çok iyi anlaşıldı ki faiz artırımı, -muhtemelen tapering biter bitmez- beklenenden daha önce başlayacak. İşte piyasanın şahin bulduğu asıl kısım buydu. Hatırlanacağı üzere Temmuz sonlarından itibaren tapering zaten piyasanın gündemindeydi, yani yeterince fiyatlanmıştı. İşte hem bu daha önceki fiyatlama, hem de tapering için net tarih verilmemesi erken gelecek faiz indirimi sinyaline rağmen piyasaya biraz olsun nefes aldırmıştı.
‘Nefes aldırmıştı’ dedim çünkü Eylül ayının son haftası itibariyle piyasalarda ciddi bir bozulma ile karşı karşıyayız. Eylül sonu itibariyle piyasaların tadını kaçıran en büyük gelişme, enerji piyasalarında yaşanan sıkıntı. Özellikle Avrupa’da yaşanan enerji sıkıntısı sonrasında hem doğalgaz, hem de elektrik fiyatları tüm zamanların en yüksek seviyesinde. Bu kapsamda 27 Eylül itibariyle petrolün varil fiyatı 80 $’ı aşarak son 3 yılın zirvesine çıkarken doğalgaz fiyatları ise son 7,5 yılın zirvesine ulaşmış durumda. Enerji sorunu, sadece Avrupa’yı değil yaşanan elektrik sıkıntıları nedeniyle Çin’i de zorlamaya başladı. Son bir aylık süreçte Delta varyantı nedeniyle Çin’in ekonomik büyüme ve toparlanma ile ilgili verilerinin beklenti altında kaldığını ve bunun da piyasaların canını sıktığını biliyoruz. Buna bir de son günlerde yaşanan elektrik kesintileri de eklenince ülkede üretimde ciddi düşüşler yaşanıyor. Bu demektir ki önümüzdeki günlerde hem pandemi başından bu yana var olan arz ve tedarik sıkıntıları, hem de yükselişe geçen enerji darboğazı küresel ekonomide yavaşlamaya hız kazandıracak.
Hiç kuşkusuz bu durumun bir diğer olumsuz etkisi de şu olacak; enflasyon -enerji sıkıntılarının etkisiyle- daha da yükselen enerji fiyatları ile pek de geçici olacak gibi görünmüyor. Hatta bu hafta zaten bir hayli yüksek olan enflasyonun yanına bir de küresel ‘ekonomik büyümede de yavaşlama olacak’ fiyatlaması eklenince piyasalarda enflasyon ve durgunluğun (işsizliğin) aynı anda yaşanması anlamına gelen ‘stagflasyon’ fiyatlaması da gündeme gelmeye başladı. Bu fiyatlama da piyasanın tadını şimdiden kaçırmışa benziyor. Küresel piyasalarda Eylül sonu itibariyle yaşanan enerji darboğazı sonrasında artan belirsizlik ile ABD 10 yıllık tahvil faizlerinde ve beraberinde güvenli liman konumuna gelen dolar endeksi yükselişe geçti. Kuvvetle muhtemel kısa ve orta vadede dolar hem ülke içi, hem de küresel piyasalarda güçlenmeye devam edecek.
Bize geldiğimizde piyasanın havası, geçen hafta TCMB’nin sürpriz 100 baz puanlık faiz indirimi ile bozdu. Hava bozdu çünkü manşet enflasyonun faizin üzerindeyken ve dünya parasal sıkılaşmaya giderken piyasalar, bu faiz indirimini doğru bulmadı. Faiz indirimi sonrasında bankacılık hisselerine gelen sert satış sonrası BİST-100’de satış baskısı artarken kurda da yeni tarihi zirvelerle tanıştık. Hem artmaya başlayan kur, hem de Türkiye’yi de etkileyecek enerji krizi ve tüm dünyada bir hayli yüksek olan gıda fiyatları nedeniyle enflasyon önümüzdeki günlerde yüksek kalmaya devam edecek gibi görünüyor. Bir de üzerine hem yukarıdaki sıkıntılar, hem de küresel Merkez Bankaları’nın bu sene sonu itibariyle para musluklarını kısmaya başlayacaklarını hesaba katarsak bizim de ekonomi olarak işimiz bu kış ve sonrasında bir hayli zor görünüyor. Kaldı ki bizim böylesine zorlu bir süreçte bir de faiz indirerek (ve ola ki indirmeye devam ederek) gevşek politikaya geçmemiz, ekonomi üzerindeki riskleri daha da artırmışa benziyor.
Doç. Dr. Filiz Eryılmaz
BUÜ İİBF İktisat Bölümü Öğr. Üyesi