Bir dijital fırtınanın tam ortasına düştüğümüze dair en ufak bir şüphemiz yok. 5G teknolojisi ile 3000 km uzaktaki hastasını ameliyat eden Çinli cerrah; her ne kadar görselleri şimdilik bulanıksa da fikirleri ve rüyaları görsellere çevirmeye talip yapay zekâ yazılımı; Japonya’da hizmete açılan ancak tek bir insanın dahi görev yapmadığı, resepsiyondan restorana kadar her noktadaki işin robotlarca ifa edildiği bir otel; Suudi Arabistan’ın kuzeybatısındaki Tabuk eyaleti sınırları içerisinde, yaklaşık 500 milyar dolarlık bir bütçeyle inşası planlanan ve akla hayale sığmayacak dijital teknolojilerle donatılacağı söylenen Neom şehri; 40 sene sonra arttırılmış gerçeklik destekli dijital avatarlar (ABBAtar) sayesinde uzaktan konser turuna çıkan İsveçli efsanevi pop grubu ABBA ve daha niceleri. Bunlar, bir süredir bilhassa pandemi vesilesiyle hayatımıza daha da derinden nüfuz eden dijital teknolojilerin hangi noktaya geldiğini gösteren pek çok örnekten sadece akla gelen bazıları.

Böylesine bir kasırgadan işletmelerin de nasibini almaması elbette düşünülemezdi. Nitekim gayet yüzeysel bir araştırmayla dahi ‘dijitalleşme’, ‘dijital dönüşüm’ gibi kavramların işletmeler arasında hızla yayılıp, bir ‘yönetim modası’ statüsüne kavuştuğu rahatça anlaşılıyor. Bu gözlemi destekler nitelikte, Boston merkezli meşhur yönetim danışmanlığı şirketi Bain & Company’nin en popüler yönetim araçları küresel araştırmasının 2017 ayağı, bir kaç sene öncesine kadar ismi iş çevrelerinde pek de zikredilmeyen dijital dönüşümün listeye hızlı bir giriş yaptığını gösteriyor. Ancak bir yandan da medyadan yağmur gibi dijital felaket haberleri geliyor. Örneğin Forbes tarafından yürütülen bir araştırma, işletmelerin dijital dönüşüm gayretlerinin yüzde 84’ünün hüsranla neticelendiğini gösteriyor. Benzer bir çalışmada ise Everest Grup yüzde 73’lük bir başarısızlık oranı raporluyor.

Bu yoğun başarısızlığın muhtelif sebepleri mevcut. Örneğin bunlardan bir tanesi, işletmelerin dijital dönüşümü son teknolojinin işletmeye transferiyle eş anlamlı olarak kabul etmeleri ve gelen teknoloji ile işletmenin yapısının, liderliğinin, kültürünün, stratejisinin, ürün ve/veya hizmetlerinin vb. uyumlandırılması gerektiği noktasını es geçmeleri. Bir diğer sebep de, işletmelerin sık sık dijitalleşme şemsiyesi altında toplanan teknolojileri zihinlerinde ayrık olarak konumlandırmaları. Oysa bu teknolojilerin ancak entegre hale getirildiklerinde, beraber kullanıldıklarında, kendilerinden umulan katma değeri yaratabilecekleri iddia ediliyor. Dijital dönüşüm çabalarını başarısızlığa iten daha başka birçok faktör var elbette. Ancak bunlardan bir tanesi bilhassa, bu yazımızın odağını oluşturuyor.     

İşletmelerde dijital dönüşümün en mühim başarısızlık nedenlerinden biri de işletmelerin kendilerini dijitalleşme modasının rüzgarına kaptırıp, her türlü ‘dijital besini’ tüketmekte tereddüt etmemeleri ve neticesinde ‘dijitalleşme obezlerine’ dönüşmeleri. Bu bağlamda işletmelerin öncelikle sakin kalarak, bir dizi elzem soruyu kendilerine sormaları gerekiyor: “Dijital dönüşüme gitmeli miyim?”, “Dijitalleşeceksem buna hazır mıyım veya ne kadar hazırım?”, “Nereye kadar ve nasıl dijitalleşmeliyim?” vb. Neticede, listemizdeki her soru için kıstas ve standartlar geliştirecek, dijitalleşme kontrol panelini sürekli takip edecek kısacası işletmeleri dijital manada formda tutacak uzmanlara ihtiyaç olacak. Görünen o ki, bugün kimi işletmelerde görmeye başladığımız “Dijitalleşme Yöneticileri” ya da moda tabirle ‘CDO’lar bu görevi pek de üstlerine almıyorlar. Oysa dijitalleşmenin bir nihai amaç değil, bir enstrüman olduğunu, işletmelerimize ve genel olarak insanlığa hizmet etmek için tasarlandığını hatırlatacak ‘dijitalleşme bilgelerine’ ihtiyaç duyuyor gibi görünüyoruz. O halde kritik sorumuzu sormanın vakti geldi de geçiyor gibi görünüyor: “Siz hala gerektiği yerde aşırı dijitalleşmeye dur diyecek ve organik dijitalleşmenin önünü açacak dijitalleşme diyetisyeniniz ile çalışmaya başlamadınız mı?”

 

Prof. Dr. Mehmet Eryılmaz-BUÜ İİBF İşletme Bölümü Öğretim Üyesi