Değişim, dönüşüm ve gelişim bu yüzyılın öncelikli gerçekleri. Ancak bunlarla birlikte öngörülemezlik, belirsizlik, riskler, tehditler ve fırsatlar da hemen arakasından geliyor. Tüketici alışkanlıkları ve davranışları değişiyor. Yeni trendler, talepler, ihtiyaçlar doğuyor ve gelişiyor. Bütün bunlara cevap verebilmek için ise kurumlar ve kuruluşlar; iş modellerini, iş yapış şekillerini değiştirerek odaklarına çeviklik, esneklik, yüksek hız, verimlilik, üretkenlik ve dayanıklılığı koyarak yollarına devam etmek istiyor.

Geçmişte bildiğimiz piyasa gerçeği olarak kabul edilen ‘büyük balığın küçük balığı yuttuğu’ tema, günümüz yeni normalinde çevik, hızlı ve esnek olanın kazandığı sistematiğe dönüştü. Değişimi görüp dönüşüme geçmek hem bireyler, hem de kurumlar için gerekli ama zorlu bir süreç. Aslına bakarsanız da dönüşümü tetikleyen zorluklar...

Değişimin hızını belirleyen ise bilim ve teknolojideki hızlı ilerleme. Bilişim teknolojilerini, dijitalleşmeyi, akıllıbağlantılı-otonom üretim sistemlerini çağımızın gerçeği olarak kabul ediyoruz. Bu süreçte başarılı olmak, değer üretmek için önceliğimiz, bu yapısal dönüşümü nasıl daha iyi yönetebileceğimiz olmalı. Günümüzde insan kaynaklarımızı, stratejimizi ve operasyonel süreçleri iyi organize ederek, yönetip yönlendirmemiz de ayrıca büyük önem arz etmekte.

İşte tam burada çözüm önerimiz… Olayları incelerken ‘bir gözümüzle mikroskopa, bir gözümüzle de teleskoba’ bakmamız gerektiğidir. Başınız ağrıyabilir, gözleriniz sulanabilir, görüntü ‘flu’laşabilir. Ancak bugünü ve yarını yönetmeye talipliysek, iş hayatınızda bazı temel değişiklikler yapmamız gerekir. En önemlisi de konfor alanımızdan çıkmak. Yeni normalde bundan başka seçeneğimiz de yok. Hem mikro perspektiften olaylara bakabilmeliyiz, hem de makro düzeyde. Yarının dünyasının nereye doğru yol aldığını anlamak için yeni teknolojileri, geleceğin trendlerini, kısaca dünya denklemini iyi okumalıyız.

Burada başarıya giden yolda etkili yaklaşımlardan birisi de ‘stratejik öngörü’ geliştirme olmalıdır. Küresel terminolojide günümüzde yaşadığımız öngörülemezlik ve belirsizlik karşısında çıkış noktası stratejik öngörü yaklaşımı olarak görülmekte. Stratejik öngörü ile günümüzü anlayıp gelecekte olacakları tahmin etme, bunları iyi okuma, derin analiz etme, şekillendirme ve gelişmelere adapte olma beceri-kabiliyeti elde edebiliriz.

Stratejik öngörü ile: -Şirketler geleceğe hazırlanmakla ve standartlara uymakla kalmaz, standartları ve geleceği inşa ederler. -Liderler; kriz ortamı oluşmadan kriz konularını öngörerek risk analizi yapar, riskleri modeller, senaryolaştırır ve değerlendirir. Belirsizliklerde ise ‘doğru kestirim’ yapar ve doğru çıktılara ulaşırlar.

Senaryolarla çözüm üretmek, tüm senaryolara karşı önlem almak; modelleme, senaryo planlaması ve gelecek kurgusu yapmak, kurumsal hayattaki liderler için stratejik önem arz eden araçlardan birkaçıdır. Burada önemli olan; sürdürülebilir-yönetilebilir sistematik altyapıyı kurmak ve sonrasında bu yapıya veriyi anlamlı hale getiren, veri analitiği odaklı analitik modellemeyi ilave etmek olacaktır.

Son aşama olarak ise yürütülen faaliyetlerin getirdiği katma değeri etki analizi, ara performans ölçümleri ile takip eden stratejik bakış açısının devreye girmesi olacaktır. İşte bütün bu organizasyonların sonucunda; sorunun kök sebebinin bulunması, kaynağında yok edilmesi, tekrar etmesinin engellenmesi bile yeterli olmayacaktır. Bozulmaları ‘düzeltmek’ bizi istenen sonuca götürmeyecektir. Sorunu çözmek değil, sorunun çıkma noktalarını öngörüp yok etmek önem arz edecektir. ‘Nirvanaya giden yol’ olarak nitelendirilen bu çözümleme; temizlik yapmak değil, kirletmemek olarak özetlenebilir.