Altın, günümüzde Manisa’nın Salihli ilçesi sınırları içerisinde bulunan tarihi Sardes Antik Kenti’nden Londra Altın Borsası (LBMA)’na uzanan çok farklı bir hikayeye sahip. Sardes kenti sakini olan Lidyalılar, parayı icat eden toplum olarak öne çıksalar da aslında yaptıkları temel olarak altın paraya bir standart ve hüviyet kazandırmaktı. Bir paranın en önemli özelliği onun standart olmasıdır. Standart olmayan bir ölçüt değer belirlemek için tercih edilmez. Geçmişten günümüze kadar pek çok varlık ve değerli metal para olarak kullanılmış, hatta dijital paralar hayatımıza girmiş olsa da altın tüm zamanların en vazgeçilmez değeri olmuştur. Çünkü önemli bir değişim ve değer saklama aracı olduğu için tarihin her döneminde değerini ve önemini koruyabilmiştir. Altın bu kadar önemli olmamış olsaydı belki de yeni çağ Avrupa’sında Merkantilist dönem başlamaz, 17. yüzyılda İngiltere Kralı I. Charles vatandaşların İngiltere Kraliyet Darphanesindeki altınlarına el koymaz ya da 1944 yılındaki Bretton Woods toplantısında ülkeler yeniden altın standardına dönmezdi.
Altının son yüzyıllık serüveni…
Tüm bu gelişmeler altının ne kadar önemli bir metal olduğunu ortaya koyuyor. Küresel borsaların gelişimiyle birlikte altının son 100 yıllık gelişimi de daha iyi bir şekilde izlenmeye başladı. Henüz 1. Dünya Savaşının başında altının ons’u (1 ons yaklaşık 31.1 gramdır) yaklaşık 19 $’dı. 1929 Krizinden sonra bile altın bir süre daha bu değeri muhafaza edebilse de, Mart 1932-Mart 1934 arasında değeri 20 $’dan 35 $’a yükseldi. 1944 yılında ABD’nin Bretton Woods kasabasında gerçekleştirilen toplantıda ABD doları altına endekslenmiş ve diğer para birimleri de ABD dolarına sabitlenmiştir. Ve o yıllarda halen 1 ons altının değeri 10 yıl öncesindeki gibi 35 $’dır. Bu süreç 1970’li yılların başına kadar devam eder. Ancak ABD’nin sınır dışı operasyonları ve bu nedenle daha fazla dolar basmaya ihtiyaç duyması nedeniyle 1971 yılında Başkan Nixon altın-dolar bağının koptuğunu ve ABD’nin Bretton Woods anlaşmasından çekildiğini ilan eder. Altındaki ilk ciddi yükseliş tam da bu dönemde başlar. Altının ons’u Aralık 1974’te 184 $’a fırlar. Kısmi bir geri çekilmeden sonra Şubat 1980’de 640 $’ı görür. Bu dönemdeki parasal belirsizlik, petrol krizleri, İran devrimi ve en önemlisi Rusya’nın Afganistan harekatı altın için geri dönülemez sonu hazırlayan süreçlerdir.
Altın fiyatları hangi mesajları veriyor…
Altın fiyatları 1999 yılının ortasında 259 $’a kadar gerilediğinde bunun ikinci büyük dalga için başlangıç olduğunu belki de kimse tahmin edemezdi. Altın, 2001 yılında ABD’nin Afganistan harekatı sonrası yeniden yükselmeye başladı ve 2003 Irak harekatı bu süreci destekledi. 2008 Küresel Finans Krizi sonrasında ise daha da değerlendi. Bununla birlikte, 2011 yılının ortalarından 2015 sonlarına kadar yaşanan kısmi geri çekilmeden sonra günümüzde bir ons’u 4000 $ seviyesinin üzerine çıkarak tarihi bir rekora imza attı. Geçmişten günümüze tarihsel sürece hızlıca bir göz atıldığında dünyada parasal istikrarsızlık, savaş, ekonomik ve finansal kriz gibi olguların yaşandığı dönemlerde altında ciddi değer artışları yaşandığı görülmektedir. Son 10 yılda Türkiye başta olmak üzere pek çok devlet küresel ekonomik ve politik gelişmeler nedeniyle altın rezervlerini arttırma yoluna gitti ve altında son 10 yılda meydana gelen % 273 seviyesindeki artıştan önemli kazançlar sağladılar. Elbette altın fiyatlarının artmasında bu talebin de önemli etkileri var. Son dönemde de ABD’nin gümrük vergisi politikaları ve bunun küresel ekonomide yol açtığı belirsizlik, FED’in faiz patikasına ilişkin beklentiler, Rusya-Ukrayna savaşının Avrupa kıtasına yayılıp yayılmayacağı gibi belirsizlikler altın fiyatlarını etkilemeye devam edecek. Diğer taraftan gelecekte potansiyel bir istikrar döneminde dahi altının eski günlerine dönmesi pek olası görünmüyor.