Ülkeler, kalkınma çabaları ve sanayileşme çalışmalarını hızla sürdürürken fiziksel sorunlar ve çevresel faktörlerle mücadele son dönemde iyice yoğunlaştı. Artan nüfus, mevcut doğal kaynakların etkin kullanılamaması, değişen yaşam standartlarının yarattığı olumsuz etkiler, çözülmesi beklenen önemli sorunların başında geliyor.

Tüm bu yaşanan gelişmeler, yakın gelecekte karşımıza çeşitli krizleri çıkarıyor. Ekonomik kriz, petrol krizi, küresel kriz ve son olarak adını sıkça duymaya başladığımız gıda krizi tüm bu sorunların birer yansıması… Küresel gıda krizi, insanoğlunun en temel gereksinimi olan beslenmesini etkilediği için, etkisi diğer krizler kadar dolaylı olmadığı gibi RusyaUkrayna eksenli gelişmeler ve iklim krizi nedeniyle sarsılan tedarik zincirleri kıtlık ve açlığı daha da körüklüyor.

İHRACAT KISITLAMALARI ETKİLİ OLDU

Başlıca gıda ihracatçısı ülkelerin uygulamaya başladıkları ihracat kısıtlamaları nedeniyle küresel gıda piyasalarında arz sıkıntıları son dönemde yoğunlaştı. Girdi fiyatlarındaki yüksek artışlar nedeniyle girdi kullanımının düşmesine bağlı olarak 2022/23 piyasa yılında buğday, mısır, arpa ve pirinç başta olmak üzere tahıl ve bitkisel yağlarda üretimde ve ticarette düşüşler olması bekleniyor. Öte yandan, gıda krizinin tüm ülkelerde toplumların en yoksul kesimlerinde gıda güvensizliğini derinleştirmesi beklenirken, gıda ve enerji fiyatlarındaki büyük artışların ithalat faturalarını kabartarak, dış ticaret hadlerini daha da kötüleştirerek özellikle ithalata bağımlı yoksul ülkeleri daha fazla etkileyeceği tahmin ediliyor.

193 MİLYON KİŞİ RİSK ALTINDA

Birleşmiş Milletler’in (BM) Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) Roma merkezli kuruluşları FAO ile (Dünya Gıda Programı) WFP, Avrupa Birliği (AB) ve çeşitli sivil toplum kuruluşlarının oluşturduğu ‘Gıda Krizi’ne Karşı Küresel Ağ (GNAFC) yıllık raporu gıda krizinde gelinen noktayı çarpıcı şekilde gözler önüne seriyor. ‘2022 Küresel Gıda Krizi’ başlıklı rapora göre; çatışmalar, aşırı hava koşulları ve Covid-19 salgınının ekonomik etkileri sebebiyle 2021’de 53 ülkede/bölgede yaklaşık 193 milyon insan kriz ya da daha kötü seviyelerde akut gıda güvensizliği yaşadı. Akut gıda güvensizliği çeken insan sayısının 2021’de yaklaşık 193 milyon olmasıyla tüm zamanların en yüksek seviyesine ulaştığı, bunun 2020’den de yaklaşık 40 milyon kişi daha fazla olduğu kaydedildi. BM raporunda, 2021’de akut gıda güvensizliğinin artmasının arkasındaki etkenler arasında çatışmanın, 24 ülkede/bölgede 139 milyon kişiyle ana itici unsur olduğuna işaret edildi. Bu rakamın, önümüzdeki yıllarda giderek artması kaçınılmaz görünüyor.

ANA İTİCİ UNSUR: ÇATIŞMALAR

Rapordaki “Etiyopya, Güney Madagaskar, Güney Sudan ve Yemen’deki yarım milyondan fazla insan (570 bin kişi) akut gıda güvensizliği felaketinin en şiddetli aşamasında yer alırken, çöküşü önlemek için acil önlem alınması gerekiyor” ifadeleri dikkati çekiyor. Küresel Gıda Krizi Raporu’nda, çatışmaların gıda güvensizliğinin ana itici unsuru olmaya devam ettiği vurgulandı. Söz konusu analizin Rusya’nın Ukrayna’ya açtığı savaştan önce yapılmış olmasına rağmen savaşın, küresel gıda sistemlerinin birbirine bağlı doğasını ve kırılganlığını ortaya koyduğu belirtildi. Çalışmada “Hâlihazırda yüksek düzeyde akut açlıkla mücadele eden ülkeler, özellikle gıda ve tarımsal ithalata yüksek oranda bağımlı olmaları ve küresel gıda fiyat şoklarına karşı kırılganlıkları dolayısıyla Doğu Avrupa’daki savaşın risklerine karşı savunmasızdırlar” değerlendirmesi de yer aldı.