Hükümetlerarası İklim Değişikliği Panelinin (IPCC) iklim değişikliğinin mevcut durumunu ele alan 6’ncı Değerlendirme Döngüsünün sentez raporu, 20 Mart tarihinde yayımlandı. Rapor, iklim değişikliğinin daha önce bilinenden daha düşük sıcaklıklarda dahi çok daha sert etkilere yol açtığının ve hükümetlerin Paris Anlaşması’nda yer verilen 1,5°C hedefini takip etmelerini hayati önem taşıdığının altını çiziyor. Fosil yakıtlara olan bağımlılıktan dolayı insan kaynaklı emisyonların gezegene zarar verdiği, ancak yenilenebilir enerji kaynakları ve diğer azaltım eylemleri konusunda hızla atılacak adımlarla dirençli ve yaşanabilir bir geleceğin mümkün olduğu belirtiliyor.
Raporda, küresel yüzey sıcaklığının 1970’ten bu yana, son 2000 yıldaki diğer 50 yıllık dönemlerden daha hızlı arttığı ortaya koyuluyor. 2019 yılında, atmosferik CO2 konsantrasyonlarının en az 2 milyon yıldır hiç olmadığı kadar yüksek olduğu ve metan ve azot oksit konsantrasyonlarının en az 800 bin yıldır hiç olmadığı kadar yüksek olduğu ifade ediliyor.
Fosil yakıt kullanımının küresel ısınmayı büyük ölçüde tetiklediğine işaret eden çalışma, 2019 yılında küresel sera gazı emisyonlarının yaklaşık yüzde 79’unun enerji, sanayi, ulaşım ve binalardan, yüzde 22’sinin ise tarım, ormancılık ve diğer arazi kullanımından kaynaklandığını gösteriyor.
Bu raporda 2040 veya öncesi olarak tanımlanan yakın vadedeki emisyon azaltım hedeflerine ilişkin yeni bilgiler ilk kez veriliyor. 1,5°C hedefinin tutturulması için önümüzdeki yıllarda yapılması gereken emisyon azaltımı:
2030 yılında %48 CO2azaltımı
2035 yılında %65 CO2azaltımı
2040 yılında %80 CO2azaltımı
2050 yılında %99 CO2 azaltımı olarak güncellenmiş.
Daha fazla ısınma, öngörülemeyen bir küresel su döngüsü, kuraklık ve yangınlar, yıkıcı seller, aşırı deniz seviyesi olayları ve daha yoğun fırtınalara neden oluyor. İklim değişikliğinin gıda güvenliğini azalttığına, su güvenliğini etkilediğine ve aşırı sıcakların ölüm oranlarını ve hastalıkları artırdığına vurgu yapılırken, artan sıcaklıkların aşırı olaylardan kaynaklanan travma, geçim kaynakları ve kültür kayıplarına ve ruh sağlığı sorunlarına yol açtığı da belirtiliyor.
Güneş ve rüzgâr enerjisi, kentsel sistemlerin elektriklendirilmesi, kentsel yeşil altyapı, enerji verimliliği, talep tarafı yönetimi, ormanların iyileştirilmesi ve ürün/otlak yönetimi ve gıda atık ve kayıplarının azaltılmasının, teknik olarak uygulanabilir olduğuna ve giderek daha uygun maliyetli hale geldiğine dikkat çekiliyor.
Yenilenebilir enerji yatırımları artık çok daha uygulanabilir ve giderek daha uygun maliyetli hale geliyor 2010-2019 yılları arasında, güneş ve rüzgâr enerjisinin birim maliyetleri sırasıyla yüzde 85 ve yüzde 55 oranında azaldığı ve lityum iyon pillerin birim maliyetleri yüzde 85 oranında düştüğü de raporda belirtiliyor. Ancak finansman açısından desteklenme durumu fosil yakıtlara hâlâ daha fazla durumda.
İklim değişikliğiyle başarılı bir şekilde mücadele edilebilmesi için bu sorunun paylaşılması, uluslararası iş birliğinin, iklim değişikliği azaltımı, adaptasyon ve iklime dirençli kalkınmanın gerçekleştirilmesi gerekiyor. Kalkınma yollarının sürdürülebilirliğe doğru kaydırılması da şüphesiz bir katalizör görevi görecektir.