Sürdürülebilirlik kavramı, her ne kadar çevresel problemler ile ortaya çıkmış olsa da kapsamı sadece çevre ile ilgili konulardan ibaret değildir. Sürdürülebilirlik, toplumun bütününü ve ekonominin genelini etkileyen bir kavramdır. Bu nedenle sürdürülebilirlik; toplum, çevre ve ekonomi/yönetişim bileşenlerini içeren bütüncül bir yaklaşımdır.
Sürdürülebilir iş modelleri uzun vadeli başarıyı, rekabet avantajını ve itibarı getiren, insanlar ve çevre üzerinde pozitif etki yaratan modellerdir. Bu nedenle, sürdürülebilirliği iş modeline entegre eden ve sürdürülebilir ürün ile hizmetler geliştiren kurumsal yapılara doğru geçiş kaçınılmaz hale gelmiştir. Sürdürülebilirlik uygulamaları ve iklim değişikliği ile mücadele çalışmaları şirketler için gittikçe bir tercih olmaktan çıkmakta ve mecburiyet haline gelmektedir.
Sürdürülebilir bir iş modeli kurmak için atılması gereken başlıca adımlar:
- Kurumsal sürdürülebilirliğe geçiş için kurum vizyonunun belirlenmesi,
- Yönetişim yapısının kurulması,
- Paydaş ve önceliklendirme analizi yapılması
-Sürdürülebilirlik stratejisinin, önceliklerinin, hedeflerinin ve Anahtar Performans Göstergelerinin (APG’lerin) belirlenmesi,
- Rol ve sorumluluklarının tanımlanması ve süreçlerin kurgulanması,
- Dış ortaklıklar ve iş birliklerinin geliştirilmesidir.
Sürdürülebilir büyümenin sağlanması ve yoksulluğun azaltılması çerçevesinde yeşil bir ekonomi oluşturmanın ön koşulu yeşil dönüşümünden geçmektedir. Son dönemde yaşanan ekonomik krizler, iklim değişikliği gibi çevresel ve ekonomik problemler, sürdürülebilir kalkınma çerçevesi altında yeşil büyüme, yeşil ekonomi, düşük karbonlu ekonomi, sürdürülebilir üretim ve tüketim gibi kavramları ortaya çıkarmıştır. Özellikle AB yeni ticaret anlayışı olarak deklare ettiği Yeşil Mutabakat stratejileri kapsamında yeşil dönüşüm kaçınılmazdır. Üreticilerimiz için özellikle KOBİ’ler açısından Avrupa birliğinin en büyük pazarımız olduğunu düşünecek olursak, bu dönüşümün hızlandırılması gerekmektedir.
Türkiye, ekonomik büyüme ve kalkınmayı teşvik etmek için yeşil dönüşümü uygulamaya koyarak doğal zenginliği, refahının dayandığı kaynakları koruyarak, çevresel sorunlarının çözümünü ve çevresel hizmetlerini geliştirmelidir. Çoğu gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler gibi Türkiye'de yeşil büyümeyi destekleyecek politikalar üreterek farkındalık yaratmak için ve bu konudaki ilerlemeyi ölçebilmek, konuyla ilgili fırsatları ve riskleri ortaya koyabilmek adına yeşil büyüme göstergelerine ihtiyaç duymaktadır.
Türkiye'de yeşil büyüme amaçlı yatırım ve harcamaların yapılması yeni endüstriyel ve sanayi alanlarının fiziki olarak oluşturulması olarak algılanmamalıdır. Yeşil büyüme, çevresel bozulma, biyoçeşitliliğin azalması ve sürdürülemez doğal kaynak kullanımını engellerken öte taraftan da iktisadi büyüme ve kalkınmayı devam ettirme noktasında olmalıdır.