Şehirleri ve insan yerleşimlerini kapsayıcı, güvenli, dayanıklı ve sürdürülebilir kılmak, iklim krizi ve doğal afetlerle karşı karşıya olan şehirlerde dirençli bir yapı oluşturmak için Şehir Planlaması ve Zemin Analizi, Sürdürülebilir ve Dayanıklı İnşaat Teknolojilerinin geliştirilmesi, Altyapı Güçlendirmesi Doğal Ekosistemlerin ve Yeşil Alanlar Korunması vb stratejilere ihtiyaç vardır.
Şehir planlaması, şehri oluşturan yapıların ve altyapının konumlandırılması için kritiktir. Afet risklerinin yüksek olduğu alanlardan kaçınarak, zemin analizleri yaparak güvenli bölgelerde yerleşim önemlidir. Bu kapsamda, yapı malzemeleri ve inşaat teknikleri, şehirlerin iklim ve doğal afetlerle başa çıkmasında yardımcı olabilir. Yeşil çatılar, güneş panelleri ve enerji verimliliği teknolojileri, şehirlerde sürdürülebilirliği artırabilir. Bunların yanı sıra, Su yönetimi, kanalizasyon, elektrik, ve telekomünikasyon gibi kritik altyapıların dayanıklı olması gereklidir. Bu altyapıların afetlere karşı dayanıklılığını artırmak için güçlendirme ve iyileştirme çalışmaları yapılmalıdır. İklim değişikliği nedeniyle artan sıcaklıklar, yükselen deniz seviyeleri ve ekstrem hava olaylarına karşı uyum sağlamaya yönelik projeler de geliştirilmelidir. Doğal ekosistemlerin korunması ve şehirlerde yeşil alanların artırılması, iklim krizine karşı direnci artırmada oldukça önemlidir. Ağaçlandırma, şehirlerde sıcaklıkları düşürmek ve hava kalitesini artırmak için etkilidir. Yeşil koridorlar ve parklar, yağmur suyunu emme ve sel riskini azaltma kapasitesi geliştirmektedir.
Ayrıca, şehirlerde yaşayan insanların afetlere karşı bilinçli olması ve hazır olmaları, dirençli bir yapı oluşturmanın önemli bir parçasıdır. Toplum katılımını teşvik etmek ve afet hazırlığı hakkında eğitim vermek gereklidir. Bunun için uluslararası, ulusal ve yerel düzeyde işbirliği gereklidir. Yerel yönetimler, afetlere müdahale ve sürdürülebilir kalkınma konusunda liderlik yapmalıdır. Kamu-özel sektör ortaklıkları ve sivil toplum kuruluşlarının katılımı, dirençli şehirler oluşturmak için kritik bir rol oynamaktadır.
Her şehrin benzersiz ihtiyaçları ve risk profilleri olduğu için, bu stratejileri yerel koşullara uyarlamak önemlidir.
Dirençli şehirlerin oluşturulmasında diğer bir kritik konu ise, iklim değişikliği ve küresel ısınmanın etkisiyle artan göçlerdir. Bu durum şehir yapılanmaları için ciddi bir zorluk oluşturmaktadır. Doğal afetler, kuraklık, deniz seviyesindeki yükseliş ve aşırı sıcaklıklar nedeniyle insanlar yaşadıkları bölgeleri terk etmek zorunda kaldıklarında, şehirler bu iklim göçü sonucunda nüfus artışı, altyapı yetersizliği, konut sıkıntısı ve sosyal hizmetler üzerinde baskı ile karşılaşabilir. Bu sorunların çözümü için şehir planlaması, yeni altyapı projeleri ve kamu hizmetlerinin genişletilmesi gerekmektedir.
Aynı zamanda, göç nedeniyle şehirlerde artan nüfus, çevresel sürdürülebilirlik açısından riskler oluşturabilir. Yeşil alanların azalması, hava ve su kirliliği, atık yönetimi gibi sorunlar ortaya çıkabilir. Şehirlerin çevresel sürdürülebilirlik politikaları geliştirmesi, yeşil altyapı ve enerji verimliliği projelerine yatırım yapması, çevresel etkiyi azaltmak için kaçınılmazdır.