Son yıllarda Türkiye’deki işgücü maliyetleri başta olmak üzere pek çok ekonomik gelişme özellikle tekstil sektörü için rotanın Mısır’a doğru çevrilmesine yol açtı. Bugün Türkiye’deki asgari ücret yaklaşık olarak 530 $ düzeyinde. Mısır’da ise asgari ücret 6 Mart tarihindeki devalüasyon öncesi 112 $ iken, bugünlerde 75 $ civarında. Mısır’daki düşük işgücü verimliliği maliyetleri biraz daha yukarıya taşısa da yine de Türkiye’ye kıyasla Mısır’da üretim yapmanın ciddi maliyet avantajlarını beraberinde getirdiğini söylemek mümkün. Diğer taraftan ABD ile Mısır arasındaki serbest ticaret anlaşmasını da hesaba katarsak, tekstil ve giyim ürünleri imalatçıları için Mısır’ın Türkiye’den daha avantajlı bir konumda olduğu da bir gerçek.

Geçmişten günümüze küresel üretim ve ticaret kompozisyonuna bakıldığında ülkeler arasında bir iş bölümü olduğu görülmektedir. Günlük kullanımda hayatımızın değişmez parçası olan tekstil ve giyim ürünlerinin üzerinde zaman zaman “Made in Bangladesh” yazısıyla karşılaşırız. Fakat hayatımızı kolaylaştıran teknolojik ürünler üzerinde ise daha çok “Made in Taiwan” yazısını görürüz. Bunun en önemli sebebi ülkelerin kalkınma sürecinde izledikleri aşamalarla ilgilidir. 1770’li yıllara dönüldüğünde James Watt tarafından icat edilen buhar makinesi tekstil sektöründe önemli bir verimlilik artışına yol açarak insanlığın son beş bin yıldır tanık olmadığı yeni bir sayfa aralamıştı. İngiltere sanayi devrimini tekstil sektörüyle başlatırken, 1850’lere doğru çelik ve demiryolları endüstrileri tekstilin yerini almaya başladı. Dolayısıyla tekstil için İngiltere’den göç edip Asya’ya doğru yol almanın vakti gelmişti (Fakat tüm bunlara rağmen, İngiliz kumaşlarının dünyada en iyi olduğu gerçeği günümüzde de çok fazla değişmedi). Küresel ekonomide sınai gelişmeler; 1900’lerin başından itibaren elektrik ve otomotiv, 1950’lerden itibaren petrokimya ve bilgisayar, 1990’lardan itibaren internet teknolojisi ve yazılım ve son olarak 2020’lerden itibaren ise yapay zeka, robot ve dron teknolojilerinden sorulmaya başlandı. Bu bakış açısına göre günümüzde tekstil işiyle uğraşan ülkelerin İngiltere’yi sanayi devriminde yaklaşık 250 yıl geriden takip ettiklerini söylemek yanlış olmaz.

Türkiye için tekstil sektörü 1960’lı yıllarda Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı ile birlikte kalkınmada öncelikli sektörler arasına girdi. Ancak Türkiye’de tekstil sektörü için zirve yıllar 1980-90’lı yıllardı. 2000’li yıllarla birlikte Çin’in dünya piyasalarını alt üst etmesi, bu alanda Türkiye’nin maliyet dezavantajlarına bağlı olarak rekabette geriye düşmesine yol açtı. Günümüzde benzer gelişmeleri Mısır’daki maliyet ve diğer avantajlara bağlı olarak bir kez daha yaşıyoruz. 1998 yılındaki zirvesinden sonra Türkiye’de tekstil sektörünün toplam ihracattaki payı yaklaşık % 40’tan günümüzde % 12’ye kadar düştü. 2009 sonrasında sektörün toplam üretim ve katma değerdeki payı ortalama olarak % 5-6 iken, ücretli çalışanların da % 8’i bu sektörde istihdam ediliyor. Kısaca son 15 yıldır katma değer ve istihdamda anlamlı bir değişim yok. Tekstil sektörü İngiltere’de başlayan yolculuğuna günümüzde Bangladeş ve Mısır’da mola vererek devam ediyor. Özellikle düşük teknoloji, kalabalık nüfus ve ucuz hammaddeye sahip ülkeler için tekstil sektörü sanayileşmenin ilk basamağı olarak kabul edilir. Fakat ülkelerin sanayileşmede daha üst basamaklara çıkabilmeleri için daha üstün teknolojileri içeren ve yüksek katma değer sunan sektörlere geçiş yapmaları da bir zorunluluktur.

Türkiye de günümüzde elektrikli otomobil, insansız hava araçları, uzay çalışmaları, yapay zeka gibi alanlarda kendisine daha fazla yer bulmaya çalışıyor. Bangladeş ve Mısır gibi ekonomilere kıyasla daha üstün teknoloji ve daha yetenekli işgücüne sahip. Bu bakımdan tekstil sektöründe Mısır ile rekabet Türkiye için bir hedef değil. Göreceli olarak “pahalı” işgücü küresel rekabette Türkiye’yi dezavantajlı konuma getirmiyor. Aksine daha yüksek katma değerli işlere yönelmesi noktasında önemli teşvikler sunuyor.