29 Temmuz 2024 tarih ve 32616 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 2024/9 sayılı Cumhurbaşkanlığı Genelgesi ile birlikte “Türkiye Uluslararası Doğrudan Yatırım Stratejisi (2024-2028)” kamuoyuna duyurulmuş oldu.

Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi koordinasyonunda hazırlanan yeni strateji, Türkiye’nin ekonomik hedefleri açısından oldukça önemli. 1933 yılında uygulamaya başladığı “Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı” ile birlikte Türkiye, sanayileşme stratejilerinin ilkini ortaya koymuştu. İkinci dünya savaşı sonrasındaki uluslararası işbölümünde Türkiye bir tarım ülkesi olarak konumlandırılmak istense de 1963 yılında uygulanmaya başlanan Beş Yıllık Kalkınma Planları ile birlikte hedef yine sanayileşme ve sınai dönüşüm oldu.

1979-1983 döneminde uygulanan Dördüncü Beş Yıllık Kalkınma Planında ilk kez “yüksek teknolojili sınai üretim ve ihracat” ana ilkeler arasında yer alsa da dönemin koşulları bu duruma izin vermedi. Diğer koşullar bir kenara bırakıldığında, Türkiye’yi önceki hedeflerinden uzaklaştıran ana faktörün finansal sorunlar olduğunu söylemek mümkün. Sanayileşme ve kalkınma yönlü stratejiler aynı anda pek çok sektörde ve birbirini tamamlayıcı nitelikte yatırımlar yapılmasını gerektirdiği için, pek çok ülke bu konuda uluslararası doğrudan yatırımları teşvik edici stratejiler uygulamış ve uygulamaya da devam etmektedir.

Uluslararası doğrudan yabancı yatırımlar ülkelere yalnızca bir finansal kaynak sağlamayıp, aynı zamanda teknolojik dönüşüm, nitelikli işgücü ve küresel pazarlarla entegre olma gibi avantajlar da sağlamaktadır. Türkiye, bilindiği gibi uluslararası doğrudan yatırımları kendisine yeterli düzeyde çekebilen şanslı ülkelerden birisi değil. Örnek olarak 2022 yılında Türkiye, yaklaşık 13 milyar $ ile dünyada en fazla doğrudan yabancı yatırım çekebilen otuzuncu ülke oldu. Aynı yıl Türkiye’den daha fazla doğrudan yatırım çekebilen ülkeler arasında Polonya (36 milyar $), Suudi Arabistan (28 milyar $), İsrail (23 milyar $) ve Vietnam (18 milyar $) gibi ülkeler bulunuyor. Rakamların da gösterdiği gibi; Türkiye’nin yaklaşık 1,8 Trilyon $ büyüklüğündeki küresel doğrudan yabancı yatırım pastasından daha çok pay edinebilmesi için ciddi bir stratejiyle yola koyulması gerekiyor.

Türkiye Uluslararası Doğrudan Yatırım Stratejisi (2024-2028)’in de bu doğrultuda önemli hedefler ortaya koyduğu söylenebilir. İlk olarak bölgesel konumu Türkiye’nin uluslararası yatırımları çekebilmesi için ciddi bir fırsat olarak görülmektedir. Diğer taraftan katma değeri yüksek hizmet sektörü yatırımları, yatırımlarda “yeşil dönüşüm” ve “sürdürülebilirlik” kavramlarına vurgu ve teknoloji odaklı yatırımlar uluslararası doğrudan yatırımların çekilebilmesi için oldukça önemli. Türkiye’nin de yeni stratejisinde bu alanlara vurgu dikkat çekiyor.

Türkiye Uluslararası Doğrudan Yatırım (UDY) Stratejisi (2024-2028) küresel stratejiyle uyumlu olmak üzere “Nitelikli UDY” olarak tanımlanan ve Türkiye’nin gelişme stratejisiyle uyumlu sekiz temel alana odaklanmaktadır. Bu alanlar; iklim dostu yatırımlar, dijital yatırımlar, küresel tedarik zinciri odaklı yatırımlar, bilgi yoğun yatırımlar, nitelikli istihdam sağlayan yatırımlar, katma değerli hizmet yatırımları, nitelikli finansal yatırımlar ve bölgesel kalkınmayı destekleyen yatırımlardan oluşmaktadır. 2024-2028 döneminde bu alanlarda toplam 1650 adet projenin gerçekleştirilmesi hedefleniyor. Yapılacak olan bu yatırımların çıktısı olarak Türkiye’nin uluslararası doğrudan yatırımlardaki payının halihazırda %0,72 olan payının %1,5’e çıkarılması bekleniyor. Bu da bugünkü rakamlara göre; Türkiye’ye gelecek uluslararası doğrudan yatırım miktarının 26 milyar $ seviyesine çıkması anlamına gelmektedir.

UDY ile birlikte gerçekleşecek yeni yatırımlar, altyapı başta olmak üzere tamamlayıcı sektörlerdeki yatırımları ve teknolojik dönüşümü de destekleyerek yüksek teknoloji içerikli üretim, nitelikli istihdam ve katma değerli ürün ihracatının da artmasını sağlayacaktır. Önümüzdeki birkaç yıl içerisinde 13 milyon gencin işgücü piyasasına dahil olmasının beklendiği Türkiye’de, mevcut stratejinin etkin bir biçimde uygulanması ve 2028-2032 dönemi için daha güçlü adımların atılabilmesi bu yüzyıldaki ekonomik kazanımlar için oldukça önemli.