Yakın dönemde enflasyonla mücadele çerçevesinde yürürlüğe giren kamuda tasarruf tedbirleri ile birlikte bütçe disiplini için de önemli bir adım atılmış oldu. Atılan bu ilk adımın devamında ise bazı vergilerde artışların da gündeme gelmesi bekleniyor.

Kamu harcama finansmanı kapsamında tartışmasız her devlet için en önemli gelir kalemlerinin başında vergiler geliyor. Toplanan vergi miktarının büyüklüğü ülkelerin vatandaşları için daha etkin bir hizmet sunmasına da katkı sağlıyor. Bu konuda vergi yükü kavramı bizlere toplanan vergi miktarının boyutları ile ilgili bir fikir vermektedir. Bir ülkede toplanan vergi miktarının gayrisafi yurtiçi hasıla içerisindeki payı vergi yükü olarak tanımlanmaktadır. Güncel OECD verileri incelendiğinde Türkiye’de vergi yükünün % 20,80 olarak gerçekleştiği görülebilir. Bu oran ile Türkiye, Kolombiya ve Meksika’dan sonra OECD ülkeleri arasında en düşük vergi yüküne sahip olan ülke. En yüksek vergi yükü ise % 46,08 ile Fransa’da. Fransa’yı % 44,30 ile Norveç, % 43,10 ile Avusturya ve % 43,02 ile Finlandiya izliyor. OECD ülkelerinin ortalaması ise % 34,04.

Bu verilere göre, Türkiye’de vergi yükünün OECD ortalamasına kıyasla oldukça düşük olduğu söylenebilir. Vergi yükü düşük olmasına rağmen yine de vergi vermek bizi çok memnun etmiyor. Çünkü vergi yükü, toplanan vergi miktarı üzerinden yapılan bir hesaplamayı gösteriyor. Memnuniyetsizliğin kaynağı elbette bu vergiyi toplama yöntemi ve bu verginin toplandığı kesim.

Ortalama kişisel gelir vergisi oranlarına bakıldığında da Türkiye % 26,2 düzeyinde bir vergi oranına sahip. Fakat OECD üyesi ülkelerden Belçika’da bu oran % 40’a kadar çıkabiliyor. Yine Almanya’da % 38, Litvanya’da % 37,1 ve Danimarka’da ise % 35,5’e kadar yükselen kişisel gelir vergisi oranları var. Genellikle gelişmiş ülkelerde vergi oranları bize göre biraz daha yüksek. Bununla birlikte gelir vergisi oranının % 0 olduğu ülkeler de var. Örneğin; Birleşik Arap Emirlikleri, Kuveyt, Suudi Arabistan, Katar, Bahreyn gibi ülkeler hiç gelir vergisinin olmadığı ülkelerden bazıları.

Vergi oranlarının yüksek olduğu ülkelere bakıldığında bireysel hak ve özgürlüklerin de benzer şekilde yüksek olduğu görülebilir. Freedom House tarafından her yıl yayınlanan Freedom in the World raporu bizlere neredeyse tüm ülkelerin sivil özgürlük düzeyleri hakkında istatistikler sunuyor. Bu rapora göre ülkeler “tam özgür”, “kısmi özgür” veya “özgür değil” şeklinde kategorize edilmektedir. Bu rapordan elde edilen verilere göre; kişisel gelir vergisi oranlarının yüksek olduğu ülkelerde sivil özgürlükler de önemli ölçüde korunmaktadır. Buna göre Belçika, Almanya, Litvanya ve Danimarka’da kişisel gelir vergileri yüksek olsa da sivil özgürlükler de tamamen sağlanmıştır. Fakat bununla birlikte, kişisel gelir vergisi oranlarının sıfır olduğu Birleşik Arap Emirlikleri, Kuveyt, Suudi Arabistan, Katar, Bahreyn gibi ülkeler ise sivil özgürlükler konusunda sınıfta kalmaktadır. Bu ülkelerden Kuveyt kısmi özgür kategorisindeyken, diğer ülkelerin tamamı özgür değil kategorisinde yer alıyorlar.

Buradan bir çıkarım yapmak gerekirse; yüksek vergi oranları bireysel hakların korunmasındaki en güçlü unsurlardan bir tanesi. Veya farklı bir açıdan bakıldığında da “birey olma”nın gelişmiş ülkelerde bir bedeli var. Kısaca vergiler sadece kamu harcamalarının finansmanı, kaynakların yeniden dağıtımı, gelir dağılımı adaleti veya iktisadi istikrar için alınmıyor. Her toplumda bireylerin birey olmaktan kaynaklanan haklarını kullanabilmeleri ve bireysel özgürlüklerini en yüksek düzeyde yaşayabilmeleri için de alındığı görülüyor.