“Türkiye’nin gelecekte küresel mal, hizmet ve enerji ticaretinden elde edeceği kazanımlar yalnızca jeostratejik konumuna değil, BRICS’in eski ve yeni üyeleriyle kuracağı ekonomik ilişkilere de bağlı.”
2001 yılında Jim O’Neill öncülüğünde hazırlanan Goldman Sachs raporunda Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin’in baş harflerinden oluşan BRIC kavramı ilk kez hayatımıza girmeye başladığında, bu ülkelerin 2050 yılına kadar adını daha fazla duyurarak küresel ekonomide önemli bir hâkimiyet kuracağı iddia edilmişti. 2001 yılında olsaydık ve bu iddialara yönelik küçük bir araştırma yapsaydık, bu dört ülkenin toplamda küresel GSYH’nin yalnızca % 7,8’ini oluşturduğunu görecektik. ABD’nin ise aynı dönemde küresel GSYH’daki payının % 31,4 olduğunu da fark ettiğimiz anda Jim O’Neill’in büyük ihtimalle hayal dünyasında yaşadığı fikrine kapılabilirdik. Fakat durum pek de düşünüldüğü gibi olmadı. Ülkeler 2006 yılından beri Dışişleri Bakanları Zirvesini büyük bir titizlikle gerçekleştiriyor ve 2010 yılında Güney Afrika’nın da gruba dâhil olmasıyla adını BRICS olarak değiştiriyordu. 2009 yılında başlayan Liderler Zirvesi ile birlikte Ekonomi Bakanları Zirvesi, Tarım ve Ticaret Bakanları Zirvesi ve Sağlık Bakanları Zirvesi de her yıl düzenli olarak yapılmaktadır. BRIC kavramı yalnızca kağıt üzerinde kalmayarak artık bir gerçeğe dönüşmüştü.
Ülkeler arasındaki ilk resmi buluşmanın üzerinden yaklaşık 18 yıl geçmesiyle birlikte BRICS grubunun küresel GSYH’deki payı da % 7,8’den % 25,3’e yükseldi. ABD’nin payı ise o günlerden bu günlere % 25’e geriledi. Tabi ki böylesine bir değişimde en büyük pay Çin’e ait. Pandeminin başlangıcına kadar sürdürdüğü yüksek büyüme oranları Çin’i hem dünyanın en büyük ikinci ekonomisi konumuna taşıdı hem de BRICS grubunun potansiyelini daha iyi anlamamıza yol açtı.
2024 yılı BRICS grubu için farklı bir açılımı da getirdi. Son birkaç yıldır bu yapının genişlemesi gündemdeydi. Bangladeş, Mısır, Endonezya, İran, Güney Kore, Meksika, Nijerya, Pakistan, Filipinler, Türkiye ve Vietnam’ın isimleri sürekli olarak gündeme alındı. Fakat geçtiğimiz Ağustos ayında Güney Afrika’da gerçekleştirilen 15. BRICS Zirvesinde Suudi Arabistan, Arjantin, Birleşik Arap Emirlikleri, İran, Mısır ve Etiyopya resmen davet edildi ve 1 Ocak 2024 tarihi itibariyle de Arjantin dışındaki diğer ülkeler BRICS’in tam üyesi oldular.
BRICS artık on üyeli ve küresel ekonomide adını daha fazla duyuracak olan bir grup. Küresel GSYH’deki payı yeni üyelerde birlikte artık % 28’e yükselmiş durumda. Dünya nüfusundaki payı ise % 45,4. BRICS’in yeni ülke seçimleri oldukça dikkat çekici. Yeni üyelerin tamamı Ortadoğu ve Kuzeydoğu Afrika’dan. Yine tamamı dünyanın en önemli ticaret ve enerji ağlarının geçiş güzergâhı olan Kızıldeniz ve Basra Körfezine yakın olan ülkeler. Dolayısıyla 2050 vizyonu çerçevesinde sadece ekonomik büyüklük değil, ticaret yollarına ve enerjiye hakimiyetin de oldukça önemli olduğu mesajı veriliyor. Çin’in son yirmi yıldaki ekonomik gelişiminde enerji olmazsa olmaz bir yere sahipti. Diğer taraftan Çin’in Kuşak-Yol girişimi kapsamında Deniz İpek Yolu Hint Okyanusunu takiben Kızıldeniz üzerinden Avrupa’ya açılıyor. Burada Suudi Arabistan, Etiyopya ve Mısır stratejik konuma geliyor. Öte yandan Çin-Pakistan Ekonomik Koridoru çerçevesinde de Gwadar Limanı’na ulaşan proje hemen Basra Körfezi’nin çıkışında bulunuyor. Burada da Birleşik Arap Emirlikleri ve İran Çin’in enerji tedariği için önemli bir noktada yer alıyor. Diğer taraftan on üyeli BRICS’in altı üyesi (Rusya, Suudi Arabistan, Çin, Brezilya, İran, Mısır) dünyanın en büyük on ham petrol üreticisinden biri. Şu anda BRICS üyeleri günlük petrol üretiminin % 45’ini gerçekleştiriyor.
BRICS, 2006 yılında Rusya’nın öncülüğünde bir araya gelmiş olsa da yeni üyelerle birlikte Çin’in ağırlığı daha fazla hissedilmeye başlandı. Gelecek yirmi yıl küresel ekonomide önemli dönüşümlerin ve mücadelelerin daha fazla yaşanacağı bir dönem haline gelecek. Türkiye için yeni fırsatların doğacağı alternatifler mevcut. Türkiye’nin son dönemde BRICS’in yeni üyesi Mısır ile yakınlaşması Doğu Akdeniz’deki enerji mücadelesinde önemli bir rol oynayacak. Diğer üyeler İran, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri ile ilişkiler de Türkiye açısından kritik bir seviyeye ulaştı. Türkiye’nin gelecekte küresel mal, hizmet ve enerji ticaretinden elde edeceği kazanımlar yalnızca jeostratejik konumuna değil, BRICS’in eski ve yeni üyeleriyle kuracağı ekonomik ilişkilere de bağlı. Belirleyici nokta ise Yeni BRICS’in yeni lideri olarak düşünebileceğimiz Çin ile Türkiye’nin ilişkileri.