Son dönemde dünya genelinde önemli tartışma konularından bir tanesi haftalık çalışma sürelerinin uzunluğu... Pandemi dönemindeki uzaktan çalışma veya kısa çalışma uygulamaları dikkate alınarak özellikle gelişmiş ülkelerde bu konuda bazı adımlar atılmaya başlandı. İlk olarak 2022 yılında Belçika, haftalık çalışma süresini dört güne indiren düzenlemeleri hayata geçirdi. Belçika’nın ardından İrlanda, İspanya ve İngiltere de benzer bir adım attı ve alınan geri bildirimler de olumlu sonuçlara işaret ediyor. Alınan olumlu sonuçlarla birlikte haftalık çalışma süreleri, Türkiye başta olmak üzere pek çok ülkenin gündeminde de yer almaya başladı.

Bireyler için önemli iktisadi kararların başında çalışma ve boş zaman tercihi geliyor. Bir birey için her ikisi de faydalı seçenekler olmakla birlikte, çalışma karşılığı elde edilecek kazancın yükselmesi bireylerin çalışmaya daha hevesli olmalarına yardımcı oluyor. Kısaca ücretlerin yükselmesi daha fazla çalışmayı da teşvik ediyor. Elbette bunun bir sınırı var. Ne kadar çok kazanç elde edersek edelim, haftanın her gününü ve günün 24 saatini çalışmaya ayırmak gerçekçi olmadığı kadar faydalı bir iş de değil. Çalışmak kadar boş zaman da bir o kadar değerli. Bireyler bu süre içerisinde dinlenme, kültürel gelişim, sosyal faaliyetler ve insanlarla etkileşim başta olmak üzere kendilerine fayda sağlayan diğer faaliyetleri de gerçekleştirebiliyorlar. Toplumların kalkınma yollarının başında çalışma süreleri daha uzun iken, kalkınmada üst basamaklara çıkıldıkça bireylerin refah düzeylerindeki artışla birlikte boş zaman tercihi de artmaya başlıyor. Hatta gelir artsa bile insanların daha az çalıştıklarına (!) şahit olmaya başlıyoruz. Bu durum dünyanın önde gelen ekonomilerinde gündemin üst sıralarına çıkmaya başlamışken, Türkiye’de de elbette gündeme gelmeye başlayacak.

Peki bizler çok çalışıyor muyuz? Bunu öğrenmek için OECD tarafından yayınlanan bazı istatistiklere göz atmakta fayda var. Ülkemizde yıllık çalışma süresi ortalama 1732 saat (haftalık olarak yaklaşık 33 saate karşılık geliyor). 1739 saat olan OECD ortalamasına oldukça yakınız. Yıllık çalışma süresi bakımından 2307 saatle zirvede Kolombiya yer alıyor. Dünyanın en büyük ekonomisi ABD’de bu süre 1813 saat ile bizden daha fazla. Yine önemli ekonomiler arasında yer alan Güney Kore’de ise yıllık ortalama çalışma süresi 1910 saat.

Bu rakamlar bizlere tek başına net bir fikir vermeyebilir. İktisatta önemli olan göreceli durumdur. Yani göreceli olarak çok çalışıp çalışmadığımızı ortaya koymamız gerekiyor. Yine OECD tarafından açıklanan dört kişilik bir ailenin yoksulluk sınırının üzerine çıkabilmesi için ne kadar çalışması gerektiğini ifade eden önemli bir veri daha var. Bu süre Türkiye için haftalık 45 saat olarak belirlenmiş durumda. Buna göre yıllık çalışma saati üzerinden kabaca hesaplanan haftalık çalışma süresi bizim için yeterli değil (!). Ancak, Japonlar için bu süre yalnızca 2 saat. Türkiye’deki başka bir problem de nüfusun % 15’inden fazlasının haftalık 60 saatin üzerinde çalışıyor olması. Genel ortalamalara göre çalışma süremiz OECD ortalamasının altında olsa da, 60 saatin üzerinde çalışma konusunda zirvedeyiz.

Görüldüğü gibi az veya çok çalışıyor oluşumuz konuya ne taraftan baktığımıza bağlı. Tabii ki bu durum ülkemizde de sektörel boyutta değerlendirilmeli ve işgücü verimliliği açısından uygun bir politika izlenmeli. Yeni yıla girdiğimiz bu günlerde 2025 yılının 2024 yılından daha güzel geçmesi dileğiyle.