Gerek ülke ekonomisi gerekse istihdama katkısı dolayısıyla iktisadi ve sosyal açıdan büyük bir önem taşıyan gıda ve tarım sektörünün stratejik niteliği koronavirüs salgınıyla birlikte bir kez daha ortaya çıktı.
Elverişli coğrafi koşulları ve iklimi, geniş tarım arazileri ve su kaynaklarının bolluğu ile tarım ve gıda alanında dünyanın önde gelen ülkelerinden biri olarak kabul edilen Türkiye 2023 yılında 150 milyar dolarlık üretim ve 40 milyar dolarlık ihracata ulaşmayı hedeflemektedir.
SEKTÖRDE GENEL GÖRÜNÜM
Türkiye, 2018’de ülkedeki çalışan nüfusunun yaklaşık %20’sine istihdam sağlayan ve ülke GSYİH’sinin %5,8’ini oluşturan güçlü bir tarım ve gıda endüstrisine sahiptir. Sektörün GSYİH’ye olan mali katkısı 2018 yılında 42,5 milyar dolar olmuştur.
Sektörü güçlü kılan özellikler arasında, ülkenin genç nüfusu, pazar büyüklüğü, dinamik ekonomisi, güçlü turizm geliri ve elverişli iklim koşulları yer almaktadır.
Türkiye, dünyanın en büyük 7. tarım üreticisi olmakla birlikte kuru incir, fındık, kuru üzüm ve kuru kayısı üretiminde dünya lideridir. Ülke aynı zamanda dünyanın önde gelen bal üreticileri arasında yer almaktadır.
Türkiye, 2018 yılında 22,1 milyon ton süt üretimi gerçekleştirerek süt ve süt ürünleri üretiminde bölgesinde lider konuma gelmiştir. Ülke aynı yıl 34,4 milyon ton tahıl, 30 milyon ton sebze, 22,2 milyon ton meyve, 2,1 milyon ton beyaz et ve 1,1 milyon ton kırmızı et üretimi gerçekleştirmiştir.
Buna ek olarak, Avrupa'daki toplam bitki türü sayısı 11.500 iken, Türkiye’nin toplam 11.000 bitki türüne ev sahipliği yaptığı tahmin edilmektedir.
Söz konusu üretim hacmi, Doğu Avrupa, Orta Doğu ve Kuzey Afrika (EMENA) bölgesindeki en büyük tarım ürünleri ihracatçılarından biri olarak Türkiye'nin açık ara pozitif ticaret dengesini korumasını sağlamaktadır. Küreselde, Türkiye 2018 yılında 190’dan fazla ülkeye 1.800 çeşit tarım ürünü ihraç ederek 17,7 milyar dolar ihracat geliri elde etmiştir.
Üreticiler
- 2001 Tarım sayımına göre Türkiye’deki ortalama işletme büyüklüğü= 6 hektar.
- 5 hektardan küçük işletmeler çoğunlukta (%67) ama toplam arazinin sadece %22’sini işletiyorlar.
- Toplam arazinin %78’i ortalama ya da ortalamadan büyük işletmeler tarafından işletiliyor
Tarımsal Sanayi
- Gıda sektörü Türkiye’nin motorlu taşıtlardan sonra en büyük sanayi dalı.
- Türkiye gıda sanayinde KOBİ ölçeğinde gıda işletmeleri Türkiye’nin çeşitli illerine dağılmış olmakla beraber yoğunluk batı bölgelerinde
Perakende
- Türkiye’de perakende pazarında gıda ürünlerinin payı %62
- Gıda perakendesi içerisinde organize perakendenin payı %30 seviyelerinde
- Organize perakendenin payı son yıllarda artış göstermektedir
Dış Ticaret
- Türkiye tarım-gıda sektöründe son 20 yıldır net ihracatçı konumda
- İhracatın yıllık ortalama büyüme oranı %7.5
- Tarım-gıda sektörünün en rekabetçi alt sektörü: Meyve ve sebzeler
- İhracatın %75’i doğrudan tüketiciye yönelik ürünler
- Ağırlıklı ithal edilen grup: Ara mallar
- En yaygın ithal edilen ürünler (%70): Canlı hayvanlar, tahıllar, yağlı tohumlar, nebati yağlar, yem sanayi girdileri, pamuk
40 MİLYAR DOLAR İHRACAT HEDEFİ
Gıda, içecek ve tarım sektörü birbirleriyle iç içe geçmiş, sürekli olarak ilişkileri devam eden ve birbirlerini tamamlayan sektörlerdir. 2,2 milyon üreticiyi, yaklaşık 13 binin üzerindeki üretici örgütlenmesini ve 30 binin üzerinde küçük veya büyük ölçekli firmayı kapsayan bir çerçeveyi ifade etmektedir.
Tarım ve Orman Bakanlığı, 2023 yılı için tarım ve gıda sektöründe 150 milyar dolarlık üretim ve 40 milyar dolarlık ihracat hedefi belirlemiştir. Sektörün bu hedefe ulaşabilmesi için önemli teşvikler hayata geçirilmektedir.
SEKTÖRDE KARLILIK
Geçmişte tarım sektörünün ekonomik gelişmeye katkısı, üretim ve verim artışı tartışmalarıyla sınırlı kalmıştır. Bunlara ilave olarak günümüzde belirli standartlara uygun kaliteli, sanayi odaklı ve dış piyasaları da hedefleyen üretim, kısacası üretilen ürünün katma değerini artırmak önem arz etmektedir.
İspanya’da bir domates üreticisi ortalama 0,33 EUR/kg maliyet ile ürettiği domatesi 0,62 EUR/kg’a satmakta ve bir birim maliyet ile 0,87 birim karlılık elde etmektedir. Türkiye’de ise benzer bir domates üreticisinin ortalama 1 birim maliyet ile elde ettiği karlılık piyasa ve üretim koşullarına göre de değişmekle birlikte 0,4 – 0,5 birim seviyelerinde seyretmektedir.
YENİ HAL YASASI
Zincirdeki aracılar ile ilgili sorunların çözümü için ele alınan en son gelişme yeni Hal Yasası taslağıdır. Yeni yasa taslağında temel olarak kayıtsız gıda alışverişinin kayıt altına alınması ve gıda enflasyonunun kontrol edilmesi amaçlanmıştır. Aracılık çerçevesinden değerlendirildiğinde yasa tasarısının komisyonculuk faaliyetlerine son vermesi ve işlemlerin kayıtlı tüccarlar tarafından yapılmasını sağlaması üreticiler için sağlanan avantajlar olarak sıralanabilir. Yasanın getireceği en önemli avantajlardan birisi de tüm satış noktalarında satışa sunulacak ürünlerin kalite standartlarına göre sınıflandırılması ve gıda güvenilirliğine uygun olarak satışa sunulmasının garanti altına alınması olarak görülmektedir.
HANEHALKI MEYVE-SEBZE HARCAMALARININ PERAKENDE SEKTÖRÜNE DAĞILIMI
Yaş meyve ve sebzenin perakende ticaretinde organize perakendenin payı yalnızca %10 seviyelerinde olup, yaş meyve ve sebze tüketiciye ağırlıklı olarak açık pazarlar aracılığı ile ulaşmaktadır. Bu durum, özellikle yaş meyve ve sebze sektörünün perakende ayağında iyileştirmelerin sağlanabilmesi için dikkatin piyasanın büyük kısmını oluşturan açık pazarlara yönelmesi gerektiğini göstermektedir.
DİJİTAL TARIM
Türkiye tarım ve gıda sektörleri ölçek ve çeşitlilik açısından dünyada lider ülkeler arasında yer almaktadır. Ancak ülkemizin, tarım sektöründe gelişen teknolojiler ile yenilikçi çözümlerin yaygın kullanımı ve hızlı adaptasyonunun yanı sıra yüksek katma değerli tarımsal üretim konularında akran ülkelerin bir miktar gerisinde kaldığı da gözlenmektedir. Üretimde sürdürülebilirlik baskılarının arttığı günümüzde tarım katma değerini artırıcı politikalara ağırlık verilmektedir.
OECD tarafından yayınlanan “OECD-FAO Tarımsal Görünüm: 2019- 2028” raporu 2019-2028 yılları arasında nüfus baskısı sebebiyle tarım ürünlerine olan talebin %15 dolayında artacağını belirtmektedir. Küresel olarak ekilen arazilerin artmadığı, hatta kimi ülkelerde azaldığı bir dünyada, öngörülen %15’lik üretim artışı kuvvetli şekilde verim artışı ile sağlanmak durumundadır.
TARIM KATMA DEĞERİ
Türkiye’de tarım katma değerinin milli gelire oranının 1990’lı yılların ortalarında %16-17’ler düzeyinde olduğu, ancak zaman içerisinde gerileyerek 2018 yılı itibarıyla %5,5 seviyelerine ulaştığı görülmektedir. Ülkemizde tarım katma değerinin milli gelire oranı orta-yüksek gelir grubundaki ülkelerle benzer hareket ederken dünya ortalamasının üzerinde yer almaktadır.
Türkiye’de tarım katma değeri, 1980’lerden 2010’a kadar sürekli artış kaydederek 70 milyar dolar seviyesine ulaşmıştır. Ancak 2010 yılı sonrasında tarım katma değerinde 2018 yılına kadar keskin bir gerileme yaşanmış ve 44 milyar dolara düşmüştür.
1992 yılı itibarıyla orta-yüksek gelir grubundaki ülkelerin ortalama hububat verimi ile Türkiye’deki verim arasındaki fark, hektar başına 500 kilogramdan azken, 2018 yılında bu fark 1200 kilogramın üzerine çıkmıştır. Bu gözlem, ülkemizde tarımsal üretim verimlilik artışlarının benzer ülkelerin gerisinde kaldığını göstermektedir.
AR-GE HARCAMALARI
Türkiye OECD ülkeleri içerisinde Ar-Ge’nin GSYH’ya oranında en düşük değere sahip ülkelerden biridir. Sektörel bazda ise tarım sektörü diğer sektörlere göre daha düşük Ar-Ge payına sahiptir. Türkiye’nin GSYH içinde ArGe’ye ayırdığı pay %0,96 ile halen %1’in altındadır. 2015 yılında Türkiye’de tüm Ar-Ge faaliyetlerine yapılan yatırım 20,84 milyar TL iken tarımsal Ar-Ge harcaması 0,78 milyar TL ve gıda Ar-Ge harcaması 0,12 milyar TL olarak gerçeklemiştir.
AKILLI TARIM
2020 yılı sonunda tarımsal veri toplayan cihazların sayısının 75 milyona ulaşması beklenmektedir. Dijitalleşme verimlilik ve katma değerdeki artışın yanı sıra üreticinin gelirini artırma; fiyat oynaklığını azaltma ve atık miktarını düşürme; zaman maliyetlerini ve diğer maddi maliyetleri azaltma ve iklimsel şartların verime etkisine dair daha etkin bir tahmin çerçevesi oluşturmada önemli rol oynamaktadır.
LOJİSTİK VE GIDA ZİNCİRİ
Tarım-gıda tedarik zincirinin her aşamasında lojistik faaliyetleri söz konusu olmaktadır. Zincirde yer alan üretici; küçük çiftçi, büyük çiftçi veya tarım işletmesi olabilmektedir. Doğal olarak, zincirde satış kanalına ve bölgeye göre lojistik faaliyet farklılıkları oluşmaktadır. Bu zincirde kayıplar yüksektir ve kayıpların yüksek olduğu, değer yaratmayan faaliyetlerin ortadan kaldırılması gerekmektedir.
Tarım-gıda tedarik zincirinde ürünlerin yaklaşık 3’te 1’i zincir boyunca kaybolmaktadır. Az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerdeki kayıpların %40’ı lojistik süreçlerinde (depolama, nakliye ve paketleme), gelişmiş ülkelerdeki kayıpların %40’ı ise perakende ve tüketim süreçlerinde olmaktadır.
Türkiye’de kayıplar
- Hasat sırasında %4-15
- Ürünlerin pazara veya hale taşınması sırasında %2-8
- Pazara hazırlık aşamasında %5-15
- Depolama sürecinde %3-10
- Tüketici aşamasında %1-5 olmak üzere toplamda yaklaşık %15-50 arasındadır.
İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ
Küresel ortalama sıcaklıktaki her bir santigrat derece artışın, küresel ortalama arazi verimlerini buğdayda %6, mısırda %7,4, pirinçte %3,2 ve soya fasulyesinde %3,1 azaltacağı öngörülmektedir. Dünya genelinde yayınlanan literatürde kullanılan bin civarında model sonucunu değerlendiren IPCC, 3 derecelik sıcaklık artışları için (2050 yılı civarında) %25-50 seviyesinde verim kayıpları öngörmektedir. Bununla birlikte, tahıllarda yıllık verim değişkenliğinin de artacağı öngörülmektedir. Tahıl ürünleri fiyat esneklikleri düşük birincil tüketim ürünleri olduğu için yıllık değişkenlikler uluslararası piyasalarda risk algısını artırmaktadır.