Özel güvenlik sektöründe hastanelerden havaalanlarına, bakanlıklardan belediyelere uzanan bir ölçek… 38 kişiyle başlayıp 7 bin çalışana, 47 şehre ulaşan bir yolculuk… BTSO Meclis Üyesi Süleyman Uzun, girişim hikâyesini, kırılma anlarını, sektörün gelişimi adına atılması gereken adımları ve BTSO çatısı altında yürüyen vizyon projelere ilişkin görüşlerini paylaştı.

Sizi kısaca tanıyabilir miyiz? İş yaşamındaki yolculuğunuz nasıl başladı?

Rize, İyidere, Çiftlikköy doğumluyum; bir öğretmen çocuğuyum. İlkokulu Rize’de okudum, babamın tayiniyle 1990’larda Bursa’ya yerleştik. Okuldan sonra bir süre başka sektörde çalıştım; ilk girişimimiz bilgisayar parçaları ithalatı ve montaj satışıydı. Özel güvenliğe geçişimiz ise 2004–2005’te, Bursa Devlet Hastanesi’nde yaşadığımız bir olay ve o dönem Emniyet’te görev yapan merhum Naci Kuru’nun ısrarıyla oldu. “Devlet ve millete sevdanızı biliyorum; bu sektörde olmalısınız” dedi. 5188 sayılı Özel Güvenlik Yasası çerçevesinde şirketimizi kurduk; 2005’te ilk belgelerden birini alıp faaliyete geçtik. İlk işimiz Bursa Devlet Hastanesi’nin güvenlik hizmetiydi. İlk yıllarda karşılaştığınız en büyük zorluk neydi? Yeni bir sektördü; kurallar-ihale süreçleri ve sorumluluklar ağırdı. “Sadece para kazanmak” değil, insanların canını-malını emanet aldığına uygun bir organizasyon kurmak zorundasın. Personel seçimi, eğitim, vardiya ve disiplin en yorucu kısımlardı. Sahiplenince yol açılıyor; nitekim 38 personelle yola çıktık.

Ölçek nasıl büyüdü?

İlk yılın ardından iş deneyim belgeleri oluştu; kamu özel güvenlik hizmetlerini yaygın almaya başlayınca biz de ihalelere çok daha güçlü bir şekilde girdik. Personel sayımız kısa sürede 700 800’e çıktı; sadece Bursa değil, 10’a yakın ildeydik. 2017 yılında 47 ilde, yaklaşık 7 bin çalışanla; havaalanları, AVM’ler, üniversiteler, bakanlıklar, TİKA, belediyeler ve kamu hastanelerinin büyük bölümünde vardık. Toplamda bine yakın kurum/kuruluşla çalıştık; f irmalarımızda kariyeri boyunca yolu bizden geçmiş çalışan sayısının 1 milyona yaklaştığını düşünüyorum.

Türk özel güvenlik firmalarının yurt dışına açılmaları konusundaki görüşleriniz nelerdir?

Sektör olarak yurt dışı örneklerini inceleyip elektronik güvenliği fiziki güvenlikle entegre ettik.Maliyetleri optimize ederken güvenlik kalitesini sürdürecek mimariler kurduk. Algılama izleme teknolojileri, olay yönetimi, sahadaki fiziki ekiplerle senkron görev akışları gibi konularda önemli bir noktadayız. Buna karşın Türkiye’de özel güvenlik firmaları yurt dışında doğrudan faaliyet gösteremiyor; ancak uluslararası havalimanı projelerinde “upgrade” işleri istisna oluşturuyordu. Emniyet Genel Müdürlüğü ve Bakanlık düzeyinde mevzuatın Türk firmalarının yurt dışına açılmasını kolaylaştıracak şekilde güncellenmesini savunuyorum. Hizmet ihracatı hem döviz kazandırır hem de stratejik bilgilerin ülke dışına kontrolsüz akışını sınırlar.

2017’de çıkan taşeron yasası sizi nasıl etkiledi?

Dönem sonuydu; ihaleleri kazanmış, teminat–damga–karar pulu gibi tüm kalemleri ödeyip sözleşmeleri yapmıştık. Kanun çıkınca bütün sözleşmeler tek seferde feshedildi. O dönemde 750 milyon–1 milyar TL bandında sözleşme büyüklüğümüz vardı; krediyle alınmış amortisman kalemleri (devriye araçları vb.) üzerimizde kaldı. Bir diğer yapısal sorun; kıdem ihbar tazminatı yükünün tekliflere dâhil edilmemesine rağmen proje değişimlerinde önceki firmalardan geriye dönük talep edilmesiydi. Sektörde kâr marjı %7 iken %10–12’lere çıkan bu yükler, yıllar süren rücu davalarıyla birçok güçlü f irmayı kamu işlerinden çekilmek zorunda bıraktı. Biz de bugün ağırlıkla özel sektördeyiz. Meclis ve bakanlık nezdinde bu haksızlığın giderilmesi için çalışıyoruz. Bugün şirketlerinizin durumu nedir? Özel sektörde faaliyetlerimiz sürüyor. Merkezdeki “kemik kadroyu” koruduk; organizasyon, ihale/teknik, malzeme tedariki ve mali mesuliyet sigortası süreçleri için deneyimli bir çekirdek ekiple ölçeklenmeye hazırız. Yarın tekrar 7.000’lere çıkabilecek kas hafızamız yerinde. Personel yönetiminde de hiyerarşi ve disiplinli bir yapımız var. Kurum içi eğitimlerimizi de periyodik şekilde sürdürüyoruz. 

Sektörün bugününe dair teşhisiniz ve beklentiniz konusunda neler söylersiniz?

Kıdem ve ihbar maliyetlerinin teklif–şartname hesaplarına gerçekçi biçimde entegre edilmesi şart. Stratejik tesislerde yerli firmaların rekabet gücü korunmalı; özellikle bilgi güvenliği ve sermaye çıkışı açısından bu kritik. Elektronik–fiziki güvenlik entegrasyonu yaygınlaşmalı, olay yönetimi ve uzaktan denetim standart hale gelmeli. Ayrıca, Türk güvenlik firmalarının yurt dışına açılmasını engelleyen mevzuat bariyerleri kaldırılmalı.

BTSO’da da Meclis Üyesi olarak sektörünüzü temsil ediyorsunuz. Oda’nın size ve sektörünüze katkısı konusunda neler söylersiniz?

Sektörel sorunlar bireysel çabayla çözülemiyor. Ben de yaklaşık 13 yıldır BTSO’da sektörümüzü temsil ediyorum. BTSO, ortak aklın adresi oldu. Örneğin emniyet bildirim süreçlerinin dijitalleşmesi için BTSO kanalıyla yürüttüğümüz çalışma bugün ülke çapında ciddi maliyet ve zaman tasarrufu sağlıyor. Ankara temaslarında da BTSO’nun kurumsal gücü kapıları açtı. Başkanımız Sayın İbrahim Burkay vizyonu ve icra gücüyle Türkiye’de örnek bir iş insanı ve oda lideri. “Olmaz” denilen projeleri tek tek hayata geçirdi: TEKNOSAB, GUHEM, Bursa Business School, KFA, TEKNOSAB Lojistik Teknopark, yurt dışı fuar organizasyonları, hatta IDEF gibi dev fuarların Bursa iş dünyası eliyle yapılması hep Başkanımızın vizyonuyla ortaya çıktı. Açık söyleyeyim: Bazı projeler ilk sunulduğunda “nasıl olacak?” diye düşündük; ama başkan söz verdi ve yaptı. Sadece Bursa’ya değil, Türkiye ekonomisine değer kattı.

Devam eden ve ufuktaki projeler için yorumunuz?

KOBİ OSB mutlaka tamamlanmalı; ekosistemin boş kalan halkası bu. TEKNOSAB Lojistik Teknopark projesi için de başlangıçta tereddüt ettim; fakat projeyi görünce ikna oldum, bizzat fonundan hisse aldım. Ticaret Bakanlığı fon onayı ve ölçeğiyle Bursa için gerçek bir ihtiyaç. Sizin kişisel iş ahlakınızın ana cümlesi nedir? Ticarette “söz namustur.” Güveni zedelemez, yarı yolda bırakmayız. Zarar ettiğimiz oldu; ama bu sektörde 20 yıldan fazla ayakta kalmamızın sebebi verdiğimiz sözün her zaman arkasında durmak oldu. Türk özel güvenlik hizmetinin ihracata dönüşmesi bu sektördeki en önemli hedeflerim arasında. Yurt dışında iş yapıp ülke ekonomisine katkı sağlamak istiyorum.