23 yıl önce kurulan Bağlantı Elemanları Sanayici ve İş Adamları Derneği’nde (BESİAD) Haziran ayında Yönetim Kurulu Başkanı olarak seçilen Bolt AŞ. ve Tokgözler AŞ. Yönetim Kurulu Üyesi Sinan Topuk, hedeflerini BTSO Ekonomi’ye anlattı. Sektörün kapasite kullanım oranı ve nitelikli istihdam sorununu öncelikli gündem olarak belirlediklerini söyleyen Topuk, şirketlerinin başarı hikayesini ve teknoloji üretimi odaklı planlarını da anlattı.

İş hayatına nasıl adım attınız, hâlihazırda hangi görevleri üstlendiniz?

Başlangıçta kendi şirketlerimizde çıraklık diyebileceğimiz yaşlardan itibaren gelerek iş hayatı sürecimiz başladı. 2001 yılında aktif iş hayatım başladı ve çeşitli görevlerin ardından 2007 yılında devraldığım Tokgözler AŞ. Genel Müdürlüğü görevini 2013 yılından itibaren Yönetim Kurulu Üyeliği ile devam ettiriyorum. Aynı tarihte, yani 2013 yılında, yine aile şirketimiz olan Bolt Bağlantı Elemanları San. AŞ.’nin Genel Müdürlüğü görevini üstlendim ve devam ediyorum. Her iki şirkette de icra tarafında, ailemiz adına daha ön pozisyonda görev almaya başladım.

‘BABAMIN GÖREVLERİ SORUMLULUĞUMU ARTIRDI’

BTSO Önceki Dönem Meclis Başkanı olan babanız Remzi Topuk’un iş dünyasındaki görevleri sizin için nasıl bir farklılık oluşturdu?

Bizim iki avantajımız oldu. Birincisi; Tokgözler, 1971 yılında kurulmuş sektörün lider firması ve markası. Bu markanın temsilcisi olmanın çok büyük avantajları olduğu gibi ciddi sorumlulukları da var. Bunu taşıyabilmek adına da önemli çalışmalar içinde olmak gerekiyordu. Diğer taraftan babam Remzi Topuk da özellikle Bursa ve sektör için bir marka isim. Böyle bir markanın evladı olarak işe başlamış olmanın da getirdiği üst düzey sorumluluklar var. Çünkü karşılaştırıldığınız kişi; gerek ticari kitle açısından, gerek tedarik tarafında, gerekse pazarlama ve insan kaynakları içerisinde kendini ispat etmiş, saygısını sevgisini oturtturmuş ve sürekli gündemde kalmış. Sizin de bu markanın bir şekilde devamlılığını sağlamamız gerekiyor. Bu da dediğim gibi kendi içinde avantajları olduğu gibi ciddi sorumlulukları beraberinde getiriyor ve farklı alanlarda da kendinizi geliştirmenizin mecburiyeti olan bir süreci doğuruyor.

Babanız ile ilişkiniz nasıl şekillendi? Size özellikle söylediği temel kurallar, öğütler ve tavsiyeler var mı?

Açıkçası öğütler ya da nasihatlerle değil de birlikte yaşayarak yani biraz daha işin içerisindeyken örnek alma şansım oldu. Biz bir taraftan tabii ki bir aileydik ama iş hayatında profesyonel olmayı da becerdik diyebiliriz. Her ikimiz de görev ve yetki alanlarında hiçbir zaman birbirimizin önüne geçmedik ve hep yan yana durma başarısını gösterebildik. Günümüze baktığımız zaman da jenerasyon değişimleri, şirketlerde çok kolay gerçekleşen konular değil. Biz bu değişimi sanki değişmemiş gibi, önce birlikte zaman geçirerek ve daha sonra yavaş yavaş bu birlikteliği azaltarak doğru bir zaman planıyla gerçekleştirdik. Bu da bizim hem önümüzü açmak, hem de işimizi rahatlatmak açısından süreci daha kolay bir hale getirmiş oldu. Biz öğütten ziyade yaşayarak örnek almış olduk. Bizim hiç kimseye zarar vermememiz gerektiğini hep öncelikli olarak gördük. Gerek rekabet ederken, gerek çalışanımız olsun gerek müşterimiz olsun… Bizim kimsenin muhasebesiyle işimiz olmamalı. Sadece kendi işimize konsantre olup kendi doğrularımızın peşinde doğru stratejilerimizi yerine getiren bir yönetim anlayışına sahip olmamız gerekiyor. Babamızın çizdiği vizyon genel manada bunu işaret ediyor.

‘BİRİ SANAL 4 MAĞAZADA HİZMET VERİYORUZ’

Bugün hem Bolt olarak, hem Tokgözler olarak sektörün neresinde görüyorsunuz kendinizi?

Tokgözler’den başlayalım… Tokgözler; 1971 yılında kurulmuş ve bugün yarım asrı geçme başarısı göstermiş, 40 yılın üzerinde bir süreyi de sektör lideri olarak devam ettirmiş, yine kendi sektörünün hem yerel, hem de ulusal anlamda en önemli markası. Şu anda Tokgözler; bir lojistik merkezi, bir de sanal mağazayla 5 organizasyon yönetiyor. Yaptığı iş itibariyle hem perakende, hem de kurumsal pazarlama alanında kendi doğrularıyla bugüne kadar herkesin yaptığını herkes gibi yapmayarak sürekli kendini yenilemeyi başarmış bir marka. Bu da yaklaşık 50 bin kalem ürün satan, bine yakın cari hesap yöneten, 500’ün üzerinde tedarikçi ilişkisi yöneten bir organizasyon düşündüğümüz zaman, hiçbir zaman atalette kalmamış, sürekli gerek çeşidi, gerek müşteri ve tedarikçi profiliyle, gerekse insan kaynağı gelişimiyle sürekli daha ileriye taşımayı hedef edinmiş ve bunu başarmış bir organizasyon görüyoruz. Biz özellikle ‘Tökgözlerde Bulursun’ sloganını kullanıyoruz. Bu bir günde gerçekleşmiyor, 52 yılın getirdiği birikimle beraber oluşuyor. Bolt markamız da 37. yılında şu anda. İhracat cirosunun yüzde 30’una yakını, bunun da yüzde 90’ını Avrupa Birliği ülkelerinde gerçekleştiriyor. 2017 Şubat ayında bakanlık onaylı Ar-ge merkezimizi de kurmuş olduk. Türkiye Cumhuriyeti’nin 384. Ar-Ge merkezi ile kendini farklı konumlandırmayı başarmış bir şirketiz. 

Üretim yapınızı anlatır mısınız? Neler öne çıkıyor?

Bolt, bağlantı elemanları sektöründe üretim faaliyeti gerçekleştiriyor. Tamamen soğuk şekillendirme teknolojisiyle özel parça üretiyoruz. Burada üretim hacmimizin yüzde 70’ini otomotiv, yüzde 30’unu makine, metal, mobilya ve benzeri sektörler oluşturuyor. Kadromuzun yüzde 20’si üniversite mezunu ve bu arkadaşlarımızın 4 te 3’ü mühendis. Bu da KOBİ ölçeğindeki bir firma için ciddi bir artı yönde farklılık diye düşünüyorum. Biz burada daha ziyade mühendislik, kabiliyet, yetenek üzerine iş inşa etmeye çalışıyoruz. Dikey değil, yatay büyümeyi önceliğimiz olarak aldık. Bu yatay büyüme ile de organizasyon kabiliyetimizi, şirket içindeki ilişki taraflarındaki kabiliyetlerimizi önde tutarak daha farklı işler yapan, yine Tokgözler’de olduğu gibi herkesin yaptığını yapmayan bir organizasyon olmaya çalıştık. Şu an her şey istediğimiz gibi gidiyor. 2013’ten üçten beri baktığımızda yaptığımız yatırımlarla, olumsuz konjonktüre rağmen ciddi bir yol aldığımızı görmüş oluyoruz. Hem Bolt, hem Tokgözler'de toplam 250 kişiye yakın kişi istihdam ediyoruz.

‘ARTIK BU İŞİN TEKNOLOJİSİNİ ÜRETECEĞİZ’

Hem Bolt, hem Tokgözler tarafında önümüzdeki süreç için yatırım ve ticaret açısından hedefleriniz neler?

Tokgözler penceresinden bakacak olursak, yatırımdaki önceliğimiz E-ticaret tarafı. Şu anda perakende alanında 3 mağazamız ve sanal ticaretle beraber 4 mağazamız var. Hem perakendede, hem kurumsal pazarlamada hedeflerimizi gerçekleştirirken E-ticarete biraz daha fazla yoğunlaşarak yeni hedefler belirledik. Tokgözler’de pandemi döneminde organizasyon yapısında reformist hareketlere girdik. Yapamadığımız, planladığımız ve düşündüğümüz konuları bu sakin dönemde hayata geçirmiş olduk. Bu organizasyonel yapıda; gerek satış pazarlamada, gerek insan kaynaklarının görev ve tanımlarında, gerek tedarik noktasında ve gerekse de lojistik noktasında birçok dokunuş yaptık. O süreç, bizim açımızdan yeni bir temel oluşturdu. Şu anda 2020-2021 döneminin gerçek yaptığımız organizasyonların, farklılıkların süreçlerini yaşıyoruz. Bunun da çok şükür olumlu sonuçlarını almaya başladık. Tahmin ediyorum 1-2 yıl içinde daha farklı yan kollarda da bunu genişletme şansımız olacak.

Bolt’a baktığımızda ise firmamızın yaklaşık 10 yıllık perspektifi belli. Dikey büyüme değil, yatay büyüme doğrultusunda sektörümüzün yan kollarında yatırımlar gerçekleştirdik. Yine pandemide yatırım yaptık. Daha önce planladığımız ama hayata geçiremediğimiz o sakin dönemde bunu sağlamış olduk. Proses olarak tedarik noktalarımız vardı. Bu tedarik noktalarımız da kendine ait bir iş koluydu ve şimdi imalat tarafında ciddi yol aldık. Bu süreçte orada yeni bir organizasyonu, tabiri caizse 18 yaşına getirmek üzereyiz. Ehliyetini alıp kendi arabasını kendi kullanabilir dönemine gelmek üzere olan bir yapı oluşmakta. Kalıp üretimi tarafıyla faaliyet alanımızı genişlettik. Orada da şu anda artık çocuğumuz yürümeye başladı. Bundan sonraki süreçte oraya biraz daha eğilip daha hızlı koşmasına, adeta topa daha iyi vurmasına ve daha yetenekli olmasına konsantre olacağız. Bir taraftan da yine pandemi döneminde koyduğumuz bir vizyon vardı, o da nasipse 2024 yılında başlayacak. Biz buradaki 37 yıllık bilgi ve birikimimizi, tecrübelerimizi bu işin teknolojisine çevirmek gibi bir hedefimiz var. Makine üreten, teknoloji üreten bir organizasyon kurma gibi bir hayalimiz var. 2024 de bunun temel yılı olacak. Şu anda bunun altyapılarını kuruyoruz ve birçok konuda ciddi yol aldık. 2024 ile birlikte kalıp makine tarafında da yeni bir dönem başlamış olacak. Bu da bizim için yeni bir heyecan, yeni bir pazar ve bambaşka bir organizasyon olacak. Mevcutlarla alakalı hiç bir geri duruşumuz olmayacak. Hepsinde yine büyüme hedeflerimiz, gelişme hedeflerimiz, yenileme hedeflerimiz devam ederken buradan da bir kol daha açmış olacak Bolt, kendi içinde. Gerek mevcut üretim şeklimiz, gerek kalıp üretimi gerek talaşlı imalat üretimi, gerek makine üretimi olsun bunların da yaklaşık 10 yıllık bir perspektifi ve eylem planları kendi içimizde hazır. Daha farklı alanlarda topyekûn büyümeyi hedefliyoruz, bu yönde stratejiler geliştirdik. Bunun için gerekli insan kaynağını da oluşturduk. Çok şükür bu süreçte teknolojik altyapılarda ciddi yol aldık. Proses gelişimlerinde yeteneklerimizi, alt yapılarını yaptık. Artık sonuca doğru gitmek istiyoruz.

Yakın zamanda BESİAD’da Yönetim Kurulu Başkanı olarak seçildiniz. BESİAD'da da temelden gelen bir isim olduğunuzu görüyoruz. Burada hikâyeniz nasıl başladı, bu yolda taşlar nasıl döşendi?

BESİAD 23 yıldır kamu mevzuatına göre kurulan, kamu mevzuatına göre çalışan sektörel bir kuruluş. Tabii, her ne kadar kamu mevzuatına bağlı kurulup kamu mevzuatına bağlı çalışsa da bir sivil toplum örgütü aynı zamanda. Sektör amaçlarına, faydalarına, birliğine, beraberliğine ve hedeflerine fayda sağlamaya çalışan bu 23 yıllık süreçte de gerçekten sektöre önemli kazanımlar sağlamış bir kuruluş. Türkiye’de ham maddenin üretilmesini sağlamış, Türkiye’nin özellikle iç pazarda üretimin gücünü arttırmayı becermiş ve birçok alana dokunuş yapmış bir kuruluş. Büyüklerimiz, bu derneği kurup bugünlere getirdiler. Bugün sektör olarak baktığımızda direkt ihracat tarafında yaklaşık 1 milyar dolar civarında bir ihracat gerçekleştiriliyor. Dolaylı yoldan baktığımızda bunun üç katı olduğunu görüyoruz. Çünkü bizim sattığımız ürünler, otomotivden makinaya ve diğer kollarda araca ya da makinaya takılıp yine ihraç olan ürünler. İhracatta kilo başına 2022’de 3.64 dolarlık bir ortalama görüyoruz. Bu da ülke adına baktığımızda iyi yerlerde olan bir rakam. Bizi çok tatmin etmese de, hedeflerimiz daha yüksek olsa da, burada sektörün taleplerini karar alıcı çevrelere doğru şekilde iletmek, politika ve kararların oluşmasında katkı sağlamak ve sektör, kamu, pazar ve tedarik tarafındaki yönetimine, ilişki yönetimine katkıda bulunmak ve mümkün olduğunca tabana yayılmasını sağlamak adına çalışmalar planlıyoruz. Bir taraftan da son 5 yılda ithalat rakamlarımız aynı seviyede ilerliyor. Burada da üreticilerimizin ciddi bir özveri gösterdiğini ve iç pazardaki gücünü arttırdığını söyleyebiliriz. Çünkü bir taraftan ihracat artıyor, bir taraftan da ithalat aynı seviyelerde tutuluyor. 14 Haziran 2023 itibariyle hem sektör, hem dernek adına yeni nesil bir yönetim kurulu oluşmuş oldu. Burada da sağ olsun derneğin ve sektörün tüm temsilcileri teveccüh gösterip görevi bize devrettiler. Biz de elimizden gelen maksimum çabayı gösterip hem sektör adına, hem de ülke ekonomisine katkı sağlamak adına var gücümüzle çalışacağız.

‘PAZARLAMADAKİ EKSİKLERİ GİDERECEĞİZ’

Özellikle ihracatla ilgili hedefleriniz neler?

TTürkiye bağlantı elemanları sektörü, dünyanın güçlü organizasyonları arasında. Üretim tonajı olarak Avrupa’da ilk üçte, dünyada ise ilk 10’dayız. Hedefimiz Avrupa’da ilk 2’de, dünyada ise ilk 8’de olmak. Bunları yaparken gerek insan kaynağı, gerek pazar organizasyonu olarak yeni tedarikçilerin gelişimine katkı sağlamayı da amaçlıyoruz. Çünkü bu topyekûn gerçekleştirilebilecek bir iş, sadece üreticilerin gerçekleştirebileceği bir iş değil. Biz dernek adına tedarik, üretim ve pazarı doğru bir organizasyon ve iletişimle bir araya getirip daha sağlıklı ve gelişmiş bir büyüklükle süreci devam ettirmek istiyoruz. 9-12 Mayıs 2024’te İstanbul’da Fastener Expo Eurasia Fuarımız var. Biz bu fuarı Stuttgart seviyesine kadar taşımak istiyoruz. 5 fuarlık bir anlaşma yaptık ve ilkini geçen sene gerçekleştirdik. 2024’ten sonra iki yılda bir şeklinde sürdüreceğiz. Herkesin takvimini aldığı bir fuar haline getirmeyi amaçlıyoruz ve bu fuarı yeni vizyonun ve hedeflerin temeli olarak görüyoruz. Dolayısıyla üzerine fazla eğiliyoruz. Gerek iç pazarda, gerek dış pazarda katılımcıların ve ziyaretçilerin doğru organize olma aşamasında sürdürdüğümüz önemli çalışmalar var. 2024 için iyi bir temel olacağını düşünüyoruz. Burayı yeni teknolojilerin vizyona çıktığı bir organizasyon haline getirip bir merkez oluşturmak istiyoruz. Çünkü Türkiye’nin Avrupa’daki ve dünyadaki üretim tonajı bunu hak ediyor. Biz de pazarlama noktasındaki eksikliklerimizi tamamlayıp sağlıklı soncular alacağımızı düşünüyoruz.

Bursa, sektörde nerede?

Bizim özellikle verimlilik tarafımızda önemli bir dezavantajımız var. Bu, sadece bize özel de değil sanayi kuruluşlarının tamamı için geçerli. Biz mekânlara ve makinalara para harcarken sermaye tarafında ülke olarak eksik kalıyoruz. Şu an bağlantı elemanları sektörünün kapasite kullanım oranı yüzde 50. Bunun iki nedeni var. Birincisi, pazar ve tedarik noktasında dezavantajlardan; ikincisi, sermayesizlikten kaynaklanıyor. Sermaye tarafında inşaatlara, makinalara ve arazilere para harcanırken işletme sermayesi tarafı birçok şirkette eksik kalıyor. Yine doğru pazara ulaşım ve doğru tedarik noktalarında da eksiklikleri var. Sektörün yan sanayisi çok gelişmiş değil. Yan sanayiyi geliştirmeden pazarı ikiye katlasak da sonuç alma imkânımız yok. Hem yan sanayi geliştirip, hem pazarı güçlendirip iki tarafı da ivmelendirmek gerekiyor. Bunu yapmazsak tedarik zincirinde aksamalar olacak ve dolayısıyla doğru kalitede, doğru hizmeti doğru fiyatta teslim edememiş oluruz. Pazara erişimde problemler oluşabilir ya da eriştiğimiz pazarda kazandık dediğimizi kaybetme riskiyle karşı karşıya kalabiliriz. Buradaki eksiklikler de insan kaynaklarındaki eksikliklerini getiriyor. Her sektörde olduğu gibi insan kaynakları problemi, sektörümüzde de var. Bizim dışarıdan transfer ettiğimiz personelimiz yok. Bütün kadromuz bizimle bu işe başlamış ve gelişmiş arkadaşlar. Arkadaşlarımızla beraber büyüyoruz. Zamanın bu kadar değerli olduğu ortamda daha hazır ve organize bir insan kaynakları gerekiyor. Gerek beyaz, gerek mavi yaka için eğitim ve organizasyon planlamalarımız var. Uygulamalı eğitimler de planlıyoruz. ‘Geldim, dinledim gittim’ anlayışından ziyade daha farklı planlarımız var. İnşallah bu yönetim sürecimizde bunları da hayata geçirmiş olacağız, uygulamalı eğitimler planlıyoruz. Bir taraftan sektör alanında gelişirken kişisel gelişimlerimizi de yukarı taşımamız gerekiyor. Sadece işi geliştirmemiz değil mutlaka kendimizden başlayarak gelişmemiz gerekiyor. Dünyanın tek bir şehir olduğunu düşünürsek ilişki yönetimini ve networklerimizi doğru kullanmak adına herkesin üstüne düşen görevi yerine getirmesi gerekiyor.