Erken yaşta iş hayatına atılan Erdinç Şentürk, Gökçen Çarşısı’nda çıraklıkla başladığı yolculukta bugün kendi kurduğu ‘Bursa İpek’ firması ile Bursa ipeğini dünyaya tanıtıyor.
Tarihi Kozahan Çarşısı’nın önde gelen isimlerinden ve Bursa Ticaret ve Sanayi Odası Meclis Üyesi Erdinç Şentürk çocuk yaşta Bursa’da tekstil mağazasında çıraklık yapmaya başlar. Askerden döndükten sonra ticaret yapma hevesiyle arayışa giren Şentürk, Mantıcı Camii’nin altında küçük bir dükkanın devredileceğini duyunca, dükkan sahibi Nurten Hanım ile görüşmeye gider. 7 aylık senet karşılığında dükkanı kiralayan Erdinç Şentürk, köstek ve künye satarak borçlarını öder. Bir arkadaşı vasıtasıyla ipekle tanışan Erdinç Şentürk, ipek vualleri alıp satmaya ve sonrasında imalatına başlar. Ellerinde çantalarla tatil bölgelerinde satış yapan Şentürk önce Yeşil’de, 1995 yılında ise Kozahan’da dükkan açar. Bursa İpek markasını kuran Şentürk, bugün e-ticaretle Bursa ipeğini tüm dünyadaki müşterilerine ulaştırıyor. Erdinç Şentürk, tüm zorluklara rağmen başarılarla dolu ticaret hayatını Kozahan’daki iş yerinde BTSO Ekonomi’ye anlattı.
BURSA İPEK
Bursa’nın en önemli turistik alışveriş mekanı Kozahan’da müşterilerine hizmet veren Bursa İpek, İngiltere Kraliçesi 2. Elizabeth’in Kozahan’ı ziyaretinde alışveriş yaptığı mağazalardan biri. Son dönemde e-ticaret yatırımlarına hız veren Bursa İpek, şaldan eşarpa, fulardan çantaya kadar geniş ürün yelpazesini tüm dünyadaki müşterilerine sunuyor. Bursaipek.com.tr ve Bursa İpek mobil uygulaması ile 7/24 hizmet veren firma, ‘Ipeq’ markasıyla da yeni bir atılım yapmaya hazırlanıyor.
KENDİNİZİ TANITIR MISINIZ ?
1967 yılında İnegöl’de doğdum. 1976 yılında babamı kaybettim. Abim 10, ben 9, kız kardeşim de 6 yaşında babasız kaldık. Bu süreçten sonra henüz küçük yaşlarda hayatın zorluklarını hissetmeye başladık. Anne tarafımız Bursa’da olduğu için Bursa’ya taşındık. Zor bir çocukluk dönemi yaşadığımı söyleyebilirim ancak tecrübeler zorluklarla ediniliyor. Yaz aylarında insanlar tatile giderken biz hep çalışmak zorunda kaldık. Çocuk yaşta beni Eski Gökçen’de bir tanıdığımızın, tekstil işi yapan bir abimizin yanına verdiler. Orada çalışmaya ve tekstille ilgili deneyim kazanmaya başladım.
TİCARETE NASIL BAŞLADINIZ ?
Ankara’da askerliğimi yaptım. Askerden dönünce birkaç yerde çalıştım ancak ticaret yapmak istiyordum. Bir şeyler alıp satmayı hedefliyordum. Girdiğim yerlerden kendi işimi yapma sevdam yüzünden ayrıldım ama açıkçası nasıl işe başlayacağımı da bilmiyorum. Küçükken Tayakadın Camii’nde cuma namazlarına gittiğimde dua ederdim, “Allah’ım bana bir masa, bir telefon ver. Başka bir şey istemiyorum.” derdim. O dönemde yaklaşık 5-6 ay arayış içinde gezdim. 89 yılının Haziran ayında Mantıcı Camii’nin yakınında eski bir evin altında yün orlon dükkanı vardı. Hüseyin Bey vardı orada bizden yaşça büyük, hiç unutmuyorum. Ben burayı vermek istiyorum, başka şeyler yapmak istiyorum dedi. Hüseyin Bey’e dükkanı devralmak istediğimi söyledim. Ama hiçbir birikimim yok. Nasıl alacağım, ödeyeceğim bilmiyorum. ‘7 aylık bir senet yap yl sonunda ödersin’ dedi. Birlikte dükkan sahibine gittik. O zaman meşhurdu köstekler vardı, köstek ve künye satıp 7 aylık kirayı verdiğimi hatırlıyorum. Bu şekilde ticaret hayatına başlamış olduk.
KOZAHAN’A GELİŞ HİKAYENİZ NASIL GELİŞTİ ?
Güzel iş yapmaya başladık ve senetlerimi ödedim. Sonra bir yün orlon dükkanı daha açtık Kanalboyu’nda. Bir arkadaşımızın elinde ipek gördüm ince. “Ben bunlara yetişemiyorum gel beraber yapalım.” dedi. İpek vualleri önce alıp satmaya başladık. Sonra imalatını yaptık. Kendimiz atölye kurduk. Kurduğumuz atölyede boyamaya ve fikselemeye başladık boyayı sabitlemek için. Makine aldık. Sonra bunları Ege, Akdeniz’e gidip tatil bölgelerinde satmaya başladık. Ama araba kullanmayı bilmiyorum, arabamız yok. Ellerimizde çantalar, otobüslerle gidiyoruz. Kuşadası, Marmaris, Bodrum geziyorduk. Duygulanıyor insan o zamanları düşününce, zor günlerdi. İşlerimiz de çok iyiydi o dönem.
Çok sıkıntılı dönemler de geçirdik. 99’da Marmara Depremi öncesinde Körfez Krizi, 5 Nisan kararlarında hep büyük sıkıntılar yaşadık ama bir şekilde işlerimiz onu tolere etti. Sonra önce Yeşil’de bir dükkan açmıştık, o zaman Yeşil çok hareketliydi. Sonradan 95 senesinde Kozahan’a geldik. Burada ilk mağazamızı açtık. Bursa İpek markasıyla dünyanın değişik yerlerine ürünler satıyoruz. Küresel pazarda iş yapacağımız İpeq markamızı da hazırladık. Yakında bu marka ile ürünlerimiz çıkacak.
E-TİCARET ALANINDA ÖNEMLİ YATIRIMLARINIZ VAR. BU YATIRIMLARA İLİŞKİN BİLGİ VERİR MİSİNİZ ?
E-ticaret işlerine de yoğunluk vermeye başladık. Bununla ilgili önemli yatırımlar yaptık. Şu anda sitemiz yurt dışına açık. Pazar yerlerinde varız. Ürünlerimizi tüm dünyaya satıyoruz. Bursa’mızda çok güzel ürünler üretiliyor. Biz bu güzel ürünleri nasıl insanların evlerine direkt olarak sunabileceğimizi düşündük. E-ticaretle bunu yapabileceğimize karar verdik. Stüdyo kurduk, e-ticaret birimini ayırdık. Ekipmanlar aldık. Online ortamda neticede ürünlerinizi fotoğraflar satıyor. Ürünleriniz ne kadar iyi olursa olsun fotoğraflarınız kötüyse o ürünü satamıyorsunuz. Biz memnunuz. E-ticaretin önünün çok açık olduğunu, potansiyelin henüz çok azının değerlendirildiğini ve ticaretin çok çok büyüyeceğini düşünüyorum.
2008 YILINDA KRALİÇE ELIZABETH KOZAHAN’A GELDİĞİNDE BURSA İPEK’İ DE ZİYARET ETMİŞ, MAĞAZANIZDAN ALIŞVERİŞ YAPMIŞTI. BU ANIYI SİZDEN DİNLEYEBİLİR MİYİZ ?
2008’de Kraliçe Elizabeth Bursa’ya geldiğinde birkaç gün önceden gelip hangi mağazalara gireceğini, nereden alışveriş yapacağını tespit etmişlerdi. Bizim üst katta mağazamız var, bizim mağazamıza girmesini ümit etmiştik. Sağımızda ve solumuzda olan mağazalar ziyaret edilecek dükkanlara eklendi ancak bizim mağazamız yoktu. O gece biraz üzüldüm elbette keşke bizim dükkana da girseydi dedim. Ertesi gün oldu biz de kapının önünde bekliyoruz dükkan sahipleri olarak. Kraliçe, sağımızdaki kumaş mağazasına girdi, alışveriş yaptı. Ardından solumuzdaki mağazaya girecekti. Bizim dükkanda hiçbir basın mensubu yok, görevli yok. Çıktı kumaş mağazasından sonra bir anda göz göze geldik. Gülümseme ve ‘buyrun’ der gibi bir hava oldu. Kendisini yönlendiren hanımefendi bir önceki dükkanda kalınca Kraliçe bizim dükkana giriverdi. Bütün basın mensupları bizim mağazaya doluştular. Gönülden bir şey isteyince muhakkak oluyor.
HAYATINIZDA DÖNÜM NOKTASI NE OLDU ?
Eşiniz, çocuklarınız, inancınız, değerleriniz, çalışma azminiz ve mücadeleniz zor günlerde sizi ayakta tutuyor ve başarıyı getiriyor. Zorluklar bazen insanı pişiriyor. Benim için dönüm noktası ‘hiç bir zaman pes etmemem’ oldu. Çok zor dönemlerden geçtik. Öyle zamanlar geliyor ki “Tamam artık yeter” diyesi geliyor insanın. Ama demediğinizde, bir yol aldığınızda iyi ki öyle yapmışım diyorsunuz. Biz de küçücük bir dükkanla başladık. Bir başlangıç olunca pes etmezseniz ilerleyebiliyorsunuz.
ÇARŞIDAKI ALIŞVERİŞ KÜLTÜRÜNE İLİŞKİN NELER SÖYLERSİNİZ ?
Çarşının başka bir atmosferi var. Turistler geliyor, burada çay kahve ikram ediyorsunuz. Onlar sizin kültürünüzü tanıyor, siz onların kültürünü tanıyorsunuz. Onlara ülkenizi anlatıyorsunuz. Bazen buraya önyargılarla geliyorlar. Esnaf arkadaşlarımız burada turizm elçisi gibi çalışıyor. Çarşılardaki ticaret, AVM’deki ticaretten çok farklı. Orada paranı ver, ürünü al anlayışı var. Ancak burada öyle değil. Gülerek, çay kahve samimi bir sohbet ve alışveriş ortamı var.
BTSO’NUN ÇARŞIYA YÖNELİK ÇALIŞMALARINI NASIL DEĞERLENDİRIYORSUNUZ ?
Bursa Ticaret ve Sanayi Odası’nın çarşımıza yönelik çok önemli çalışmaları var. Payitaht Çarşı Alışveriş Günleri düzenleniyor. 10 araba veriliyor. Gerçekten büyük hediyeler bunlar. Dışarıdan gelenler şaşırıyorlar. AVM’de bir araba verilirken, çarşıda 10 araba veriliyor. Samimi bir şekilde İbrahim Burkay Başkanımıza ve yönetim kuruluna çok teşekkür ediyorum. Başkanımız çarşıları çok önemsiyor, konuşmalarında hep çarşılardan bahsediyor. Kendisi de çarşılardan yetişmiş, çocukluğu buralarda geçtiği için bizi en iyi anlayan Başkanımız. Ne zaman telefonla arasak, bir sıkıntımız olsa hemen giderip dönüşünü sağlıyor. Yapılması gerekeni yapıyor. Biz şanslıyız. Çarşılara sağlamış olduğu katkılar için kendisine çok teşekkür ederiz.