Yıllar önce cebinde sadece yol parasıyla Samsun’dan geldiği Bursa’da tekstil sektöründe iş kuran Yavuz Özdemir, sahibi olduğu Akrida Tekstil’de bugün 52 ülkeye iş kıyafeti kumaşı ihraç ediyor. Çocukken simit sattığını ve ayakkabı da boyadığını anlatan Özdemir, başarı hikâyesinin temel taşlarını ve kırılma noktalarının yanı sıra KOBİ OSB ihtiyacı ile ilgili düşüncelerini BTSO Ekonomi’ye anlattı.

İş hayatındaki serüveni, İstanbul’da alacaklı olduğu firma sahibinin kaçtığını öğrenmesiyle değişen Akrida Tekstil Yönetim Kurulu Başkanı Yavuz Özdemir, sabrederek başarıya nasıl ulaştığını, nasıl bir patron olduğunu, KOBİ OSB ve BTSO’nun çalışmalarıyla ilgili düşüncelerini ve hedeflerini BTSO Ekonomi’ye aktardı.

İş Hayatına Nasıl Adım Attınız?

1968 Samsun doğumluyum. Çocukluğumdan bu yana sürekli çalıştım. Tamamen kendi hayatımızı, kendimiz kazanma gayreti içerisinde olduk. 5 kardeşiz. Babam, gariban bir devlet memuruydu. Çok dürüst birisiydi. Borçtan aşırı korkan bir insandı. Evlenirken, iş kurarken, hayatımızın temel taşlarını oluşturmaya çalışırken imkânı olmadığı için yanımızda olmadı ama kimlik ve kişiliğimize kattığı değerlerle hep yanımızda oldu. Hiçbir dönem tatil yaptığımı, dinlendiğimi hatırlamıyorum. Çalışmaktan dolayı hiç sıkıntı yaşamadım. Simit sattım, ilkokulda ayakkabı boyadım, 2-3 yaz dönemi halka açık yerlerde fotoğrafçılık yaptım. Lise bittiğinde validemizin de vefatı sebebiyle Samsun’a sığamadık. Validemin vefatıyla birlikte Samsun, benim için sıkıcı olmaya başladı. Geçmişte muavinlik yaptığımda Bursa’ya gelip gidiyordum. O dönem Bursa’yı çok sevmiştim, zaten çocukluğumdan beri de Samsun’da kalmamak, İstanbul’a gitmek gibi bir düşüncem vardı. Bursa’nın sanayi şehri olduğunu, o zamanlar hala bakir bir şehir olduğunu düşündüm ve lise bittiğinde, Bursa’ya geldim. Cebimde sadece bir minibüs parası vardı. Bursa’ya geldiğimde Eski Fakülte Kavşağı’nda indiğimi hatırlıyorum. Bir kış akşamıydı. Elimde bir adres vardı, yaklaşık 3 saat o adresi aradım. Bursa hikâyemiz böyle başladı…

“BAYRAM AMCA’NIN SÖZLERİ, HAYATA BAKIŞIMI DEĞİŞTİRDİ”

Kariyerinizde Unutamadığınız Kırlıma Noktası Ne Oldu?

Fidan Han’da kendi işimizi Kuba Tekstil Sanayi Ticaret Limited Şirketi adıyla kurduk. Büyük bir heyecan yaşıyorduk, öyle böyle değil… Çocukluğumdan beri hiç üniversiteye bağlı bir hayatı düşünmemiştim. Büyüdüğümde hep ticaret yapmayı, şartlarını bilmememe rağmen bir işletme kurmayı hedefliyordum. Sermayemiz yoktu ama nihayetinde bir firma kurmuştuk. İlk 8-9 ay işlerimiz iyi gitti ama 8-9 aydan sonra ciğeri, tek bir kediye yükleme gafletinde bulunduk. İstanbul’da müşterimden alacağımı almaya gittiğimde camlarının gazete kâğıtlarıyla kaplı olduğunu görünce yıkıldım. Evde henüz 10 aylık bir bebek vardı. Ev kira, Fidan Han’daki dükkân kira… O zaman, daha önceden mal sattığım Antalya Aksekili müşterim, hayata bakış noktasında kırılma anlarımdan birine vesile oldu. Bayram Amca’nın yanına gittim. Çok büyük bir iş adamıydı… Sinirden ağlarken durumumu anlatıyordum. Yaklaşık 10 aydır bütün tedarikçileri her Cuma saat 10’dan itibaren zarflarla ziyaret ettiğimi, böyle bir farklılık oluşturduğumu detaylıca anlattım. Epey dinledikten sonra “Evlat, senin anlattığın borcun benim kasadan değil çekmeceden çıkarıp vereceğim bir rakam. Ama bunu sana verirsem sana iyilik yapmış olmam. Bu zorluğu senin aşman gerekiyor. Beni can kulağıyla dinler, söylediklerimi yaparsan inşallah rahata erersin. Ola ki rahata ermedin tekrar görüşelim. Yeni firma kuruyorsun, eşinden-dostundan parapul aldığını düşünerek doğru malları, doğru yerlere satmaya çalış” dedi. Bayram Amca’nın ilk tavsiyesi gereği o kaçan adamı aramaktan o anda vazgeçtim. “Her Cuma 10’da gidiyorsan yine git ve süre iste” dedi. 8-10 aydaki ciromu, karlılık oranlarımı hesapladım ve ona göre bir süre söyledim. “Onun üstüne 4-5 ay koy ve süre iste. O rakamlar, senin tedarikçilerin için büyük rakamlar değil. Senin iyi niyetini de bildikleri için hiçbiri ‘Hayır’ demeyecektir” dedi. Nitekim dediği gibi de oldu ve tek başıma devam etmeye başladım.

Sektördeki Konumunuzu Özetler misiniz?

Eylül 2003’te iş elbiselerine yönelik kumaş üreticisi firmaların olmadığını, bu alanın bakir olduğunu, var olan arkadaşların da benim istediğim standartların uzağında olduğunu gördüm. Yönetici ortak olduğum firmada bu rolümden ayrılarak Akrida Tekstil’i ortaklarımdan İsmail Akkuş Ağabeyim ile birlikte kurdum. Kurumsal çalışmalar vs. derken Ocak 2004’te satışa başladık. Hamdolsun şu an 56 ülkeye ihracat yapıyoruz. Türkiye’de 3 bin 760 noktaya mal satıyoruz. Bunların bir kısmı, toptan kumaşçı, bir kısmı konfeksiyoncu. İhracat ile alakalı koşuşturmalarımız devam ediyor, 56 ülkenin de üstüne çıkacağız. Dünyada özellikle gelişmiş batı ülkelerinde iş elbisesi sektörü, kumaşçı ayağında ‘outdoor’ kıyafet kumaşa da kaydığını görüyorum. Biz de o süreci aynı şekilde takip ediyoruz. Outdoor kıyafet kumaşlarının üretimine de başladık. Şu anda sektörümüzde, çeşitlilik ve stok gücü anlamında Türkiye’de iyi, tercih edilen, özel ve önemli bir marka olduğumuzu düşünüyorum. Kader, gayrete âşıkmış. Biz, onun peşinden koştuk.

“BURSA’NIN BÜYÜMESİ İÇİN KOBİ OSB ŞART”

Bursa’da KOBİ OSB Kurulması Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?

Şu anki fiziksel mekânımız bize yetmiyor. Birçok firmanın olduğu gibi bizim de bu konuda ihtiyacımız var. Biz de KOBİ olduğumuz için KOBİ olan firmaların taleplerinin, dertlerinin, beklentilerinin varlığını biliyoruz. Mevcutta 6 bin metrekare alanda yaptığımız üretim ve satışı, normal şartlarda düz alanda 25 bin-30 bin metrekarede yapmamız gerekiyor. Müesseselerin fiziksel büyüklüğü, aslında reel büyümesiyle orantılıdır. Bu, dünyada böyledir. KOBİ’ler olarak fabrikayız ama apartman fabrikayız, katlı… Dünyada böyle bir örnek yok. Bursa, bereketli bir şehir. Biz işimizi burada kurduk. 70 mutlu yol arkadaşımız var, belki yarın 170-270 kişi olacağız. Bu büyümenin ve bizim gibi firmaların büyümelerinin önü açılmalı. Yatırım yapmam gerekiyor ama mevcut binamız yetmiyor. İçinde bulunduğumuz bölge, sanayi bölgesi de değil. Sanayi bölgelerinde birim arsa fiyatları, 600-700 dolardan başlıyor. Benim 30 dönüm için yaklaşık 15 milyon dolar sadece arsaya yatırmam lazım. Bu, teknik olarak mümkün değil. Hiçbir KOBİ için mümkün değil. Bursa Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanımız İbrahim Burkay’ın dile getirdiği ‘Bursa büyürse Türkiye büyür’ mottosunun gerekliliği, işte burada ortaya çıkıyor. Gerçekten Bursa’nın büyümesi için sanayicinin önünün açılması lazım. Sanayicinin önü de fiziksel mekânların oluşturulması, sanayi arsalarının üretilmesiyle mümkün. Şu an ben sıkıştım kaldım. Depolar dolu, sirkülasyonda zorlanıyorum. Bu durumla ilgili ihtiyaçların yerel yönetimlerle giderilmesi gerekiyor. Avrupa’ya baktığınızda bu ihtiyaçlar, yerel yönetimler tarafından baskıyla hatta yapılıyor.

BTSO’nun Size Katkıları Ne Oldu?

Büyüme sürecimizin içerisinde BTSO’nun katkıları, bizi yol-istikamet göstermesi çok önemliydi. Hala önemli… Bu anlamda Başkanımız İbrahim Burkay’a ve ekibine gerçekten minnettarız, teşekkür ediyoruz. UR-GE projelerimiz var, yurt içi ve yurt dışı. Buralarda müessese olarak aktif olarak yer alıyoruz. Biz zaten ihracat yapan firmaydık ancak Ur-Ge projesinin, bizim projemizi ateşlediğini çok rahatlıkla söyleyebilirim. Ur-Ge’ler içerisinde yer alan arkadaşlarımızın nerelerden nerelere geldiklerini de yakından gören birisiyim. BTSO’nun Ur-Ge projelerinin önemini vurgulamak istiyorum.

“HEDEFİMİZ, DÜNYADA İLK 3’TE YER ALMAK”

Belirlediğiniz Büyük Bir hedef Var Mı?

Mevcut bulunduğumuz 6 bin metrekarelik binayı 6 yıl önce yaptık. Bünyemizde kimya ve tekstil alanlarında uzman 8 mühendis var. Yurt içi ve yurt dışıyla ilgili inşallah adı konulmuş başka projelerimiz de var. Bunları da zamanı geldikçe ve Allah imkân verdikçe uygulamaya koyacağız. Hedeflerimiz var tabii. İnşallah dokuma grubuyla alakalı makine parkurumuzu genişletmek, nitelikli bir boyahane kurmak, önümüzdeki 5 yıl içinde kafamızdaki hedeflere göre düşündüğümüzde 310 kişilik bir çalışan grubumuz olacak. En nihai hedefimiz de dünyada kendi alanında ilk 3’te yer alan firma olmak.

Nasıl Bir Patronsunuz?

Bu firma, bu kadar sürede bu noktaları yakaladıysa çalışma arkadaşlarımızın gayretleri yadsınamaz. Onların fedakârlıkları, cefakârlıkları çok önemli. Sermayeniz olsa bile kalifikasyonu olan, sizinle aynı hedefe bakan personeliniz olmadığı müddetçe bir yere varmanız mümkün değildir. Birlikte olduğunuz yol arkadaşlarınız sizin gibi düşünüyorsa, sizin gibi hedefe kitlenmişse ancak bir şey yapabilirsiniz. Hayat; sadece bizim kazanmamız, sorumlu olduğumuz insanların ihtiyaçlarının karşılanmasından ibaret değildir. Hiçbir zaman işletmenin, çalışandan kıstığı şey kazanç olamaz. O, kayıptır. 

Gençlere Tavsiyeniz Ne Olur?

Geçmiş, çok önemli bir kavram. Dağcılıkta yürüdüğünüz yollara işaret koyarsınız. Fırtına tozu dumana kattığında o işaretlere göre geri dönersiniz. Ben de hayat felsefesi olarak geldiğim yolları, aynı dağlarda yürünen yollarda konan işaretler gibi görüyorum. Bildiğiniz yollardan, riskli yollara girdiğinizde riski görüp geri döndüğünüzde geldiğiniz yolları unutmamanız gerekir. Yola çıktığım arkadaşlar, yürüdüğüm yollar benim unutulmazlarımdır.