Özel Röportaj: Ezgi Kayı

İsrail’in işgal ve baskın adımlarının ardından Filistin’e yönelik yoğun saldırılarını değerlendiren BUÜ Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ferhat Pirinççi, “İsrail, bilerek gerginliği tırmandırıyor. Arap ülkelerinin yönetimleri, rejim güvenliği için sessiz. Türkiye, süreci iyi yönetiyor” dedi.

İsrail’in Mescid-i Aksa baskını sonrası Gazze Şeridi'nde Filistinlilere yönelik düzenlediği saldırılar, infiale yol açtı. Ortadoğu’da gerilimi yeniden tırmandıran gelişmeleri BTSO Ekonomi’ye değerlendiren Bursa Uludağ Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi-Siyaset Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı SETA Güvenlik Çalışmaları Direktörlüğü Kıdemli Araştırmacısı Prof. Dr. Ferhat Pirinççi, “İsrail’in sistematik işgal politikası sürerken Türkiye, “Ortadoğu ülkeleri arasında Filistin sorununa çıkar odaklı yaklaşmayan ve dolayısıyla bu konuyu araç olarak görmeyen ender ülkelerden biri olarak öne çıkıyor” dedi.

 ‘BİLEREK GERİLİM YARATIYORLAR’

İsrail’in başta Doğu Kudüs olmak üzere Filistin genelinde sistematik bir şekilde uygulamış olduğu işgal politikasının artık bardağı taşıran son damla haline geldiğini belirten Prof. Dr. Ferhat Pirinççi şunları söyledi: “Doğu Kudüs’teki Şeyh Cerrah Mahallesi’nde Filistinlilerin evlerinden zorla çıkarılması, ardından Mescid-i Aksa’da İsrail polisinin baskın yapması ve ibadet eden Müslümanların üzerine ciddi şekilde gitmesiyle Filistinlerin bu durumlara tepki gösterdiğine şahit olduk. Bölgedeki gelişmelerin nereye doğru evrileceğini öngörmek çok mümkün değil. Geçmişte şu anda İsrail’in yapmış olduğu işgal politikasının çok daha azını yaptığında bile intifadaya yol açmıştı. Örneğin eski Başbakan Ariel Şaron, 2000 yılında beraberinde radikal Yahudilerle Mescid-i Aksa’ya girdiğinde ciddi bir intifada hareketi başlamıştı. Filistin’in birçok yerinde ciddi gösteriler ve direniş başlamıştı. Bu sefer ne olacağı belli olmaz. Çünkü normal şartlar altında İsrail’in özellikle son 10 yıldır güttüğü sert bir politika var. Bu yaptıkları, Filistin’de ve Doğu Kudüs’te gerilimi tırmandırmak üzerine kurulu. Bunun üzerine Hamas’ın reaksiyonda bulunmasını sağlayarak hem kendisine, hem ABD’ye, hem de AB ülkelerine Hamas’ı bir ‘terör örgütü’ olarak gösterip kabul ettirmek istiyorlar.”

 ‘İSRAİL’DE 5. SEÇİM MUHTEMEL’

İsrail’in klasik hareketi… Bir yerde gerginlik çıkarıp tepki gösterilmesini sağlamak ve sonrasında Gazze’ye yoğun bombardıman yapmak. İsrail, son dönemdeki Mescid-i Aksa ve Şeyh Cerrah’taki gerginliğin de bu şekilde gelişeceğini düşünüyordu. Tabii bir de içlerinde ciddi bir iç siyasi karışıklık ve baskı var. İsrail Parlamentosu, son 2 yıldır 4 seçim geçirdi ve bir türlü hükümet kurulamadı. Şimdi 5’inci seçim olası. Dolayısıyla içerde hükümet kurtulmadıkça sağ radikallerin veya ultra Ortodoks kesimlerin ve radikal Yahudi grupların etkisi, baskısı daha da artıyor. Öncekilerden farklı olarak bu son dönemde aşırı gruplar, Filistinler üzerinde şiddetin artmasını istiyor. Ama buna karşılık İsrail vatandaşı olan 2 milyon civarında Filistinli var. İsrail vatandaşı olan Filistinliler de son dönemlerde gösterdikleri tepkiyi daha önce göstermemişlerdi. İsrail böylelikle buradaki 2 milyon İsrail vatandaşı olan Filistinlilerin denklem dışında tutulmaması gerektiğini net bir şekilde gördü.

 ARAP ÜLKELERİ NEDEN SESSİZ?

“Arap rejimlerinde ve yönetimlerinde son dönemde geçmişle kıyasladığımızda bu konuyla ilgili bir sessizlik söz konusu. Bu sessizliğin ana sebebi, aslında rejim güvenliğinden kaynaklı. Önceden Filistin davası neredeyse bütün Arap yönetimlerinin temel gündem maddesiydi. Son dönemde ise Filistinsiz İsrail modeline doğru geçildiğini görüyoruz. Bu nedenle güvenliğini ABD ve İsrail’e yaptıkları iş birliği üzerine sağlayabileceklerini düşünen rejimler, Filistin konusunda daha sessiz kalıyor. Ama her halükarda şunu söylemek lazım ki Arap sokakları, Filistin sorunu konusunda oldukça hassas ve duyarlı. Dolayısıyla bu noktada eğer halklarının taleplerini dikkate almayan rejimler varsa eninde sonunda bu durumun bir maliyeti olacağını farkında olması gerekir.”

 ‘TÜRKİYE’DE SİYASET ÜSTÜ BİR KONU’

“Türkiye cephesinde Filistin sorununa yönelik hassasiyet hep var. Türkiye, son dönemde Filistin meselesini diplomatik anlamda güzel yönetti. Türkiye aslında bir yönüyle bu olayın merkezinde diğer yönüyle dışında. Türkiye’de bu olaya ilişkin hassasiyet de hat safhada. Ülkemizde son 20 yıldır değil en başından beri bütün siyasi iktidarlardan bağımsız olarak Filistin sorununda yönelik hassasiyet bulunmaktaydı. Halk ve siyaset nezdinde bu böyle süregeldi. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde grubu bulunan bütün partilerin uzun aradan sonra bir soru önergesine ortaklaşa imza vermesi de bunun bir göstergesi. Anadolu’nun en ücra köşelerinde bile Filistin’e destek gösterilerini yapılması, bunun bir göstergesi. Dolayısıyla Türkiye’de Filistin meselesi, siyaset üstü bir konu. Ortadoğu ülkeleri arasında Filistin’in sorununa çıkar odaklı yaklaşmayan ve bu konuyu araç olarak görmeyen ender ülkelerden biri Türkiye.”

 ‘SÜRECİ İYİ YÖNETİYORUZ’

“Tarihsel sorumluluk, kültürel sorumluluk ve dini ilişkiler bağlamında Filistin sorunu konusunda oldukça hassasız. Son dönemki gelişmelerde soğukkanlı bir şekilde Arap devletleri, İslam İşbirliği Teşkilatı ile ve Birleşmiş Milletler Genel Kurul ile sürekli telefon diplomasisi gerçekleştirerek bağlantı kurmaya çalıştık. Cumhurbaşkanımızın ve Dışişleri Bakanımızın telefon diplomasisinde bunu net biçimde görüyoruz. Sosyal medya ve diğer mecralar üzerinden de ülkemizden sert tepki gösterildi. Bu tepkiler; İsrail üzerinde baskının artırılması ve Filistin üzerindeki baskının azaltılması yönünde bir amacı içeriyor. Bu amacın yerine getirip getiremeyeceğini zaman gösterecektir ama Türkiye, bu olaylarda merkezi bir rolde. Aynı zamanda süreci diplomatik anlamda ve ikili ilişkileri anlamda iyi yönetiyoruz. Türkiye-İsrail ilişkileri hep inişli-çıkışlı gitmiştir ama bu iniş ve çıkışları belirleyen hep Türkiye olmuştur. Bu iniş-çıkışların sebebi, her zaman için Filistin sorunu olmuştur. Türkiye, Filistinlilere yönelik insanlık dışı muamelelerin her zaman karşısında durmuştur. Bundan sonraki süreçte ne olacağını öngörmek pek mümkün değil ama İsrail, saldırıları sürdürürse bu, İsrail açısından ciddi maliyet demektir. İsrail’in bunu dikkate almadan sadece arkasındaki desteğin ve içerideki radikal grupların taleplerine bağlı olarak bizde de ya da Filistin genelinde bu sertlik politikasına devam etmesinin İsrail açısından çok da olumlu sonuçlar vermeyeceğini söyleyebilirim.”