TÜGİAD Başkanı ve DOSABSİAD Başkanı Nilüfer Çevikel, pandemi koşullarının iş dünyası üzerindeki etkilerini azaltma noktasında hummalı çalışmalar yürüttüklerini, ancak kredi ve hibe gibi desteklerin daha geniş bir tabana yayılması gerektiğini söyledi. Kadının iş dünyasındaki yerinin daha da sağlamlaşması için kararlı olduklarını vurgulayan Nilüfer Çevikel, yeni dünya düzeninde yerli teknoloji üretimi olmadan mesafe kat edilemeyeceğini de dile getirdi.
 
Hem TÜGİAD hem de DOSABSİAD Başkanlığını yürütüyorsunuz. Sizin için böylesine önemli iki organizasyonun başkanı olmak neler hissettiriyor?
Çok heyecanlı ve güzel bir durum benim için. TÜGİAD, 35 yıllık bir dernek. Hem ulusal hem de uluslararası anlamda tanınan bir derneğiz. Bizim içimizden çok sayıda siyasetçi, devlet büyüğü çıktı. DOSABSİAD’a Başkan olurken de arkadaşlarımın destekleriyle hep beraber yol almıştık. Önemli çalışmalar yaptık. TÜGİAD'da da üye olan arkadaşlarımın desteği ile iş dünyasına katkı sağlamak amacıyla aday oldum. Arkadaşlarım teveccüh gösterdiler. Son derece gurur verici çünkü kadınlar adına da çok önemli bir görev. Son dönemde dünyada kadınların belirli noktalarda yönetici pozisyonlarında artış yaşandığını görüyoruz. Aslında bu, bizim ülkemiz için çok yeni bir şey olarak görülse de Avrupa’ya baktığımızda bir Finlandiya örneği var. Savunma bakanlığına kadar hem de çok genç yaşta kadınların yönettiğini görüyoruz. Ülkemiz de bu hızda ilerliyor.
 
TÜGİAD ve DOSABSİAD arasında nasıl bir etkileşim olacak?
Bu bir takım çalışması... DOSABSİAD ileTÜGİAD ortak çalışmalar yapabilir. Başka kurum-kuruluşlar da ortak çalışmalar yapabilir. Biz iş dünyası olarak her birimiz farklı STK’lar olsak da mutlaka güç birliğinden çok iyi çalışmalar çıkacaktır. DOSABSİAD’ı bugün Bursa’nın değil Türkiye’nin gündemine çıkartacak işler başardık. Kadınlar, iş dünyası, istihdam ve hayvan hakları gibi birçok alana parmak bastık. Şimdi TÜGİAD’da ise Türkiye genelinde çok daha faydalı olacağımız işler olacak. Kurumlar arası bir rekabet değil bu. Güç birliğini iyi değerlendirmemiz gerekiyor.
 
Başkanlığınız döneminde şube sayısını arttırmak istediğinizi biliyoruz. Şubelere karşı değerlendirmeniz nedir?
Gerçekten TÜGİAD oldukça nitelikli, ciddi istihdam yaratan işverenlerimizin olduğu çok önemli bir dernek. Bu derneği daha da büyütmek ve yeni üyeler kazandırmak istiyoruz. Bunun için de şube sayımızı arttırıp, Türkiye'nin her yerinde olmak gibi bir niyetimiz var. Mesela Bursa kent olarak, sanayisi, tarımı, ihracatı ve turizmi ile önemli bir kent. Dolayısıyla da Bursa şubesi de güçlü. Bursa’nın gücünü dâhil ettiğinizde daha kapsamlı bir tablo çıkıyor karışınıza. Bu tabloya ekstra kadın yönetici sayıları da eklenecek. Hep beraber el birliği ile çalışacağız. Biz kendimizden olan-olmayan herkese dokunabilmeyi istiyoruz. İnsan zaten sosyal bir varlık. İşin sosyal boyutunda da, ekonomi boyutunda da her zaman var olacağız. Gücümüz yettiğince çalışacağız.
 
Koronavirüs pandemisinin yaşattığı zorlukların içinde zor bir dönemde bu görevleri üstlendiniz. Bu tablo, sizi endişelendirdi mi?
Oldukça zor bir dönem. Yapı olarak zoru seviyorum. Dolayısıyla ‘Evet, yine zor olduğuna göre her şey yolunda’ diyorum. Bunlar bizi yıldırmamalı. Soruna değil çözüme odaklanmak ve işbirliğini nasıl gerçekleştireceğimiz üzerine çalışmalar yapıyoruz. Bizim hem ticari hem de sosyokültürel ilişkilerimizi gerçekleştirmemiz de önemli. Bu bakımdan çok ciddi bir destek aldım.Tabii ki çok önemli mücadelelerden geçtik.Neticede umut varsa hayat var. Ne olursa olsun dünyamız ve ülkemiz adına büyük işler yapacağız.
 
Pandemi koşulları, işleyişinizi çok etkiledi mi?
Mücadelemiz her alanda devam ediyor ve edecek de. Bunun yanında tedbiri elden bırakmamız gerekiyor. Pandemi ile beraber dünyada bütün dengeler değişti. 7’den70’e bütün insanların yaşama biçimi, davranma, alışverişi her şey değişti. ‘İleride teknoloji devreye girecek’ diyorduk. Bu, çok daha öne çekildi. Dijitalleşme, çok daha hızlı bir şekilde hayatımıza angaje oldu. Bugün hem üretimde hem de tüketimde hepimiz dijitale alıştık. İnsanlar birbirine dokunmadan tanışmaya ve ticaret geliştirmeye başladı. Kelebek etkisi ile yayılan bu virüs, tüm dünyadan son kişiden temizlenene kadar ‘Bitti’ diyemeyiz. Virüs mutasyonlara uğruyor, bitmiş değil. Ben şahsen gönüllü olarak aşı oldum. Teşekkür ediyorum devletimize. Sonuçlarım iyi geldi. İnşallah halkımıza da iyi gelir aşılanma.
 
Pandeminin etkilerinin ne kadar sürmesini bekliyorsunuz?
Ekonomik işleyişin, üretimin devam etmesi gerekiyor. Çünkü hâlihazırda tüketim devam ediyor. Bu şartlara uyum sağlayarak üretmeye alışmamız lazım. Beklemekle elde edeceğimiz hiçbir şey yok. Özellikle işyerlerinde ve ulaşımda önlemimizi alacağız. Maske, hayatımızda uzunca bir dönem olacak. Ekonominin yürümesi gerekiyor. Daha fazla teknoloji yatırımı ve dijitale dönerek çalışmaya, üretmeye ve istihdam yaratmaya devam edeceğiz.
 
Teknolojiye özel vurgu yapıyorsunuz. Z kuşağı tartışması için neler söyleyeceksiniz?
Türkiye, artık teknoloji üretmek zorunda. Biz teknolojiyi daha çok ithal ediyoruz. Teknolojiyi üretirsek ne kur riski kalır, ne de hammadde sorunu kalır. Bizim en önemli sorunumuz, teknolojiyi üretememek. Yepyeni bir gençlik geliyor ve önlerini tutmak mümkün değil. Dünyada önemli işler yapıyorlar. Z kuşağından inanılmaz ‘start-up’lar çıkıyor. Biz de zaman içerisinde bulunuyoruz. Teknoloji üretimi, sırf oyun üretmek değil, ama bu, çok önemli bir başlangıç. Eskiden 50 yıllık bir şirketin büyük bir avantajı vardı, ama bu süreç, öyle bir değiştirdi ki şimdi geçen yıl kurulanbir şirketle 50 yıl öncekinin belki de çok bir farkı kalmadı. Çünkü şartlar değişti. Herkes hemen hemen eşit durumda başlayacak. Bence gelişmeleri yakından takip edip, çok çalışmamız gerekiyor. Ancak o şartlar altında uzun vadede durum, lehimize dönecektir.
 
Peki, yeni dünya düzeninde iş anlayışı bakımından nasıl konumlanmalıyız?
Mücadele, çoktan başladı. İnsanlar artık işini devam ettirebilmek için dijitale ayak uyduruyor. Bir gün tamamen teknolojiye döneceğimizi biz zaten biliyorduk. Bir süre önce Japonya’da başlamıştı,‘Toplum 5.0’ diye bir kavram… Önce insana yatırım sonra makinaya. Ticaretimizi devam ettirebilmek adına sanal fuarları nasıl düzenleriz, numuneyi nasıl dijitalde yapar göndeririz, dokunmadan en iyi hissiyatı nasıl verebiliriz gibi kendi alanımızda gereken yatırımlar ile ilgilimüthiş bir çalışmamız var.
 
Bahsettiğiniz teknoloji yatırımları ile ilgili Bursa özelinde de bir çalışma yaptınız mı?
Biz bu süreçleri, DOSABSİAD’da denedik. Uzmanlarla buluşturmalar yaptık, fuar alanı kuruldu. Hangi yatırımlarla öne geçebileceğimizi tartıştık. Önümüzde çok ciddi bir sıkıntı var. O da iklim değişikliği ile mücadele… Karbon salınımının azaltılması gerekiyor. Dijitalleşme ile beraber bütün bunları da azaltacağız. Düne kadar kaçımız market alışverişini internet üzerinden yapıyordu? Nereden başlarsan, hangi an başlarsanişte bu kârdır.
 
Hükümetin pandeminin yol açtığı ekonomik sorunlar ile mücadele kapsamında uyguladığı bazı kararlar var. Bu adımları yeterli buluyor musunuz?
Hükümetimizin, özelde TicaretBakanlığı’nın birçok hibesi zaman zaman var. Biz bunları bazen birebir iletiyoruz. Bazen de bu çalışmalarda destek veren Bursa iş dünyasının çatı kuruluşu BTSO’nun Başkanı Sayın İbrahim Burkay’ın da destekleriyle biz bu taleplerimizi dile getiriyoruz.AR-GE ve inovasyonun geleceğini hep konuşuyoruz. Dolayısıyla iş dünyasının uzun vadeli kredi ve hatta bazı noktalarda hibe alması gerekiyor. Bunun daha da tabana yayılması gerekiyor. KOBİ’lerin de bunu kullanması gerekiyor. Bizim yazılıma ve yapay zekâya yüklenmemiz gerekir. Bunu tabana yayarız ve çok uzun yıllar da sürmez.
 
Özellikle yeme-içme sektörünün pandemi kısıtlamaları nedeniyle zorda olduğunu basın duyurusu ile açıkladınız. Sizce çözüm planı ne olmalı?
Esasında hemen hemen her sektörde kısıtlamalar nedeniyle sıkıntı yaşanıyor ama hizmet sektöründebu, daha fazla. Yeme-içme sektöründen bahsediyoruz. Belli bir limitin altındakilere hibe geldi ama bunun tabana yayılması gerekiyor. Bu virüs, bundan sonra da hayatımızda olacak. Kontrollü olarak buna alışmamız gerekiyor. Bekleyip geçilecek bir süreç değil. Bu arkadaşlarımız da binlerce istihdam yaratıyor. AVM’ler açık ama restoran açık değil. Onların ne farkı var? Restoranlar büyük yatırımlarla kapalı servis vermeye çalışıyorlar ve bu durum da işletmeciyi zorluyor. Dolayısıyla işsizlik ortaya çıkıyor. İnsanlar çalışmak istiyor. Hiç kimse işletmesinden hastalık yayılsın istemez. Bizim için de öyle. Biz yasalardan önce buna dikkat ederiz ki evimize de girmesin. Biz HES kodu ile beraber restoranların ivedi bir şekilde açılması gerektiğini düşünüyoruz. Bu insanlar elektriğini suyunu bir şekilde ödüyor ama bir yere kadar devam edebilirler. Çünkü krediyle devam ediyorlar. Bu arkadaşlarımızın da kontrollü bir şekilde devam etmeleri gerekiyor. Ben eminim ki onlar herkesten fazla dikkat edecek. Çünkü herkesten fazla zarar gördüler. Kazanmak ve üretmek zorundayız. Üretim devam edecek. Yapmamız gereken, kontrollü bir şekilde üretime devam etmek. Bunun başka yolu yok.
 
Hükümetin reformlar konusunda atacağı adımlar da merak konusu. İş dünyası olarak beklentileriniz neler?
Reformlar, yolumuzu mutlaka açacak ama reformların ivedi şekilde gerçekleşmesini istiyoruz. Türkiye’nin çok ciddi bir nüfusu var. Şartlar ne olursa olsun üretmek zorundayız. Bir şekildeben tüm yetkililerin, işin ehli olan bizlerden görüş alarak alanında çok ciddi çalışmış kişilerle istişare etmiş olması gerektiğine inanıyorum. Navlun maliyetleri, hammadde maliyetleri sizin geliriniz sabitken sürekli artıyor. Bu da dünyayla rekabetimizi zorluyor. Bizim katma değerli ürün üretmemiz gerekiyor. Biz eğer teknolojiyi kendimiz üretirsek enflasyon da düşecek, işsiz sayısı da azalacak. Biz sadece diyoruz kialanımızdaki işleri iyi biliyoruz. O yüzden mutlaka bize danışılsın istiyoruz.
 
Yüksek döviz kuru, sanayici için fırsat mı tehdit mi?
İhracatçı, döviz ne kadar yüksek olursa o kadar çok kazanmıyor. Bu, tamamen bir şehir efsanesi. Bizim hammadde ve enerji maliyetlerimiz tamamen dövize endeksli. Faizi hiçbirimiz istemesek de faiz bir sonuçtur, neden değildir. Bürokrasiyi azaltabilir, hukuksal ve ekonomik reformları hızlı bir şekilde gerçekleştirebilirsek bambaşka bir yere de evrilebiliriz. Ben Türk iş insanlarına sonuna kadar güveniyorum. Her alanda bizlerle ya da başka STK’larla ama alanında iyi olan iş insanları ve STK’larla bir araya gelmeleri bu süreci hızlandıracaktır. Örneğin Merkez Bankası Başkanı Sayın Naci Ağbal, çok tecrübeli bir isim. Tecrübe, bizim için çok önemli. Çünkü bizim artık kaybet şansımız yok.
 
Bursa özelindeki düşüncelerinizi de öğrenmek istiyoruz. TÜGİAD ve DOSABSİAD Başkanı olarak kente bakışınızı nasıl özetleyebilirsiniz?
Bursa, bir ihracat şehri. Türkiye ihracatında Bursa, ikinci sırada. Bu ülkenin ekonomik anlamda kurtuluşu ihracatta. Teknolojiyi de geliştirip ihraç etmek istiyoruz. Bursa, bir üretim şehri. Bütün üreticilerimizin önlerinin açılması gerekiyor.
 
Kadının iş dünyasındaki ağırlığı sizinle birlikte artacak mı?
Sanayiciler, bu savaşta kahramanlarımız. Çünkü şartlar ne olursa olsun üretmeye devam ettiler. Başkan olarak TÜGİAD’daçok değerli bir miras aldım. Biz hemTÜGİAD’ın öz değerini arttırmada hem de iş insanlarının önünü açmada ciddi çalışmalar yapacağız. Kadının iş dünyasında olmasının ekonomik katkılarını biliyoruz. Biz bu da yetmez diyoruz, kadınlar daha çok yönetici, girişimci olmalı. Gazi Mustafa Kemal Atatürk sayesinde bütün dünyadan önce aldığımız bu hakları kullanmak ve çalışmak zorundayız. Kadın yöneticilerin aramızda bulunması için elimizden geleni yapıyoruz. Benim Başkanlığım dönemimde kadınların ağırlıkta olduğu ve yönetici oldukları bir yönetim kuruluyla inşallah iş dünyasının karşısına çıkacağız. İşte o zaman, ülke ekonomisi ve TÜGİAD açısından gerçek değişimi göreceğiz. TÜGİAD’ın yüzde 50’ye yakınının kadın üyelerden oluşturulmasını hedefliyoruz. İnşallah merkezde çok daha fazla aktif kadın yöneticimiz olacak.