“Temiz Enerji” dönüşümünün tüketiciye faydalı ve kapsayıcı olmasında yenilenebilir enerji belirleyici rol oynamaktadır.

2019 yılının sonunda Avrupa Komisyonu tarafından açıklanan Yeşil Mutabakat kapsamında 2050 yılında iklim-nötr olma hedefiyle hareket eden AB için sera gazı salınımlarının yaklaşık %75’inin sebebi olan enerji sektörünün dönüşümü büyük önem taşımaktadır. Avrupa Yeşil Mutabakatı’nda AB’nin 2030 ve 2050 iklim hedefleri gerçekleştirebilmesi için enerji sisteminin karbondan arındırılması, kısaca “temiz enerji” dönüşümünün sağlanması için üç temel ilke hedefleniyor:

◗ Enerji verimliliğine öncelik verilmesi ve büyük oranda yenilenebilir enerjiye dayalı üretim,

◗ Güvenli ve erişilebilir AB enerji arzı,

◗ Tamamen entegre, birbiriyle bağlantılı ve dijitalleşmiş AB enerji pazarı.

2030 iklim hedeflerine erişmek için enerji alanındaki mevcut düzenlemelerini 2021 yılında gözden geçireceğini açıklayan Komisyonun enerji alanında atılacak adımlar listesi kısaca şu şekilde sıralanıyor:

◗ Enerji sistemlerinin birbirleriyle bağlantılandırılmasının ve özellikle yenilenebilir enerji kaynaklarının şebekelere entegrasyonunun sağlanması,

◗ Yenilikçi teknolojilerin ve modern altyapının desteklenmesi,

◗ Enerji verimliliğinin ve ürünlerin eko-tasarımın artırılması,

◗ Doğal gaz sektörünün karbondan arındırılması ve sektörler arasında akıllı entegrasyonun desteklenmesi,

◗ Tüketicilerin güçlendirilmesi ve Üye Devletlerin enerji yoksulluğu ile mücadele etmesi,

◗ Temiz enerji kaynaklarının daha iyi paylaşımı için sınır ötesi ve bölgesel işbirliğinin artırılması,

◗ Küresel düzeyde AB’nin enerji standartlarının ve teknolojilerinin desteklenmesi,

◗ Avrupa’nın açık deniz rüzgâr enerji potansiyelinden tamamen faydalanılması.

2030 yılında toplam enerji tüketiminin %32’sinin yenilenebilir kaynaklardan karşılanması hedefini koyan AB, yenilenebilir enerji temel enerji kaynağı haline geldiğinde 2050 yılında petrol ve doğal gaz gibi ithal fosil yakıtlara olan bağımlılığının %20’ye düşmesini bekliyor.

Mevcut durumda 2018 verilerine göre AB-27’nin ithal enerji bağımlılığının %58, bu oranın en yüksek olduğu üye ülkelerin Malta, GKRY ve Lüksemburg gibi küçük ülkeler oldukları, en düşük olduğu üye ülkelerin ise Danimarka, Estonya ve İsveç gibi kuzey ülkeleri olduğu görülmektedir. Türkiye’nin ithal enerji bağımlılığının %74 civarında olması ülkemizde yenilenebilir enerjiye önümüzdeki dönemde daha da fazla yatırım yapılması gerekliliğini ortaya koymaktadır.

AB enerji iç pazarına bakıldığında yenilenebilir enerjinin giderek daha fazla rol oynamaya başladığı, toplam enerji tüketiminde yenilenebilir enerjinin payının 2019 yılında %19’u aştığı ve toplam elektrik üretiminin neredeyse 1/3’ünün yenilenebilir kaynaklardan elde edildiği görülmektedir.

Türkiye toplam enerji tüketiminin sadece yüzde 20’sini elektrik sektörü oluşturmaktadır. Enerji tüketiminin geriye kalan büyük bölümü, binalar, sanayi ve ulaştırma sektörlerinden kaynaklanmaktadır. Enerji sisteminin 2053 yılında karbon nötr olabilmesi için, bu sektörlerin karbonsuzlaşması kritik olacaktır. Binalar, ulaştırma ve sanayi sektörlerinde kullanılan fosil yakıtların ikamesi için elektrifikasyonun sağlanması, karbonsuzlaşma kapsamında önemli fırsatlar sunarken, bu sektörlerin tamamen karbonsuzlaşmasında daha kapsamlı çözümlere ihtiyaç olacaktır. Bu noktada, elektrifikasyon ve enerji verimliliği yanında yeşil hidrojen bu sektörlerin karbonsuzlaşmasında kritik rol oynayabilir. 

Doç. Dr. Efsun DİNAR