Türkiye yapısal olarak cari işlemler dengesinde açık vermektedir. Mal ve hizmetler ihracatı ithalatın altında kalmaya devam etmektedir. Türkiye ekonomisinin sağlıklı ve istikrarlı bir yapıya kavuşması için cari işlemler dengesinde fazla vermesi veya en azından kalıcı olarak denge sağlaması gerekmektedir. Bu çerçevede mal ve hizmet ihracatı geride kalan seçimler sonrası ekonominin en öncelikli gündem maddelerinden biri olmalıdır

İhracatta Miktar Kadar Değer Artışı da Özendirilmeli

İhracatın arttırılması için birçok yapısal iyileşmeye ve gelişmeye ihtiyaç devam etmektedir. Katma değeri yüksek ürünlerin üretimi ve ihracatı bunun başında gelmektedir. İhracatta miktar/adet yerine değer artışı sağlanması bunun için de ihracat birim fiyatlarının arttırılması kaçınılmazdır. Bu tespitler iktisadi olarak genellenebilecek doğrulardır. Tüm ülkeler aynı hedeflere sahip olabilmektedir. Ülkeler arasında farklılık yaratan ise hedeflere ulaşılırken uygulanan politikalardır. Bu nedenle Türkiye ihracatta değer artışına daha çok destek vermelidir. 

Türk Lirasının Değeri İhracatı Etkiliyor 

Liralaşma politikası veya ekonomide dolarizasyonun en aza indirilmesi doğru bir hedeftir. Ekonomide liralaşma ancak Türk lirasına kalıcı güven sağlanması ile mümkün olacaktır. Liralaşma, hane halkları ve firmaların tasarruflarını, ödemelerini ve finansmanlarını TL cinsinden yapmayı kendilerinin tercih eder hale gelmeleri ile sağlanacaktır. Bunun için de TL’ye güven duyulması gerekmektedir. Kalıcı fiyat istikrarı ve yüzde 4-5 arasında bir enflasyon TL’ye güveni temin edecektir. 2021 yılı başından beri uygulanan liralaşma politikaları ise Türk lirasına güveni sağlayamamıştır. Türk lirasının değeri aşırı düzenlemeler ile korunmaya çalışılmaktadır. Bu nedenle Türk lirasında değer kaybı beklentisi ve kaçış yükselmektedir. Dövize olan talep en yüksek seviyeye çıkmıştır. 

TL Değerlenince İhracat Yerine İthalat Tercih Ediliyor

Liralaşma politikaları enflasyon yaratarak Türk lirasının değer ve güven kaybına da neden olmaktadır. Negatif ve düşük faizler ile yatırım ve üretim desteklenmeye çalışılmaktadır. Ancak negatif ve düşük faizler diğer yandan tüketimi ve ithalatı hızlandırarak enflasyona neden olmaktadır. Enflasyondaki yükseliş aynı anda Türk lirasında da güven kaybına neden olmakta ve TL tutmak yerine dövize veya mallara talep oluşmaktadır. Diğer yandan Türk lirasının değerinin aşırı düzenlemeler ile baskı altına alınması en çok da ihracatı olumsuz etkilemekte ve dış ticaret açığı hızla yükselmektedir. Bir yandan düşük faizler, diğer yandan enflasyonist beklentiler ve baskı altındaki döviz kurları nedeniyle ithalat da sıçrama göstermektedir. Yıllık dış ticaret açığı 130 milyar dolara doğru gitmektedir. 

İhracatçılar Üzerindeki Aşırı Düzenlemeler Azaltılmalı

Türkiye’nin temel ihtiyacı ihracatın arttırılması ve ihracatın desteklenmesidir. Ancak liralaşma politikaları çerçevesindeki düzenlemeler doğrudan ihracatçıları kapsayarak ihracatı zorlaştırmaktadır. Bunların başında TL’nin baskı altında tutulması gelmektedir. İkinci olarak ihracat dövizlerinin bozdurulması zorunlulukları ve yeniden döviz alımına getirilen sınırlamalar ihracatçıların finansman yönetimini zorlaştırmakta ve karlılıklarını olumsuz etkilemektedir. Yine ihracatın finansmanında kredi kullanımlarına getirilen koşullar finansmana erişimi zorlaştırmaktadır. 

Çoklu Döviz Kurlarından Kurutulmalıyız

Liralaşma politikaları ile baskılanan döviz kurları veya Türk lirası çoklu kurların oluşmasına neden olmuştur. Merkez bankasının kurları, bankaların alım-satım kurları, serbest piyasa kurları ve ticari ödemelerdeki kurlar olmak üzere Türk lirasının birbirinden çok farklı değerleri oluşmaya başlamıştır. Mevcut zorunlu düzenlemeler çerçevesinde çoklu döviz kurlarından en çok zararı da dövizi kazandıran ihracatçılar görmektedir. Geride kalan seçimler sonrasında ihracat ve ihracatçılar için yeni bir başlangıca ihtiyaç vardır. Bu başlangıcın ilk adımı da liralaşma hedefinin korunması, ancak bunun için geleneksel iktisadi politikalara dönülerek fiyat istikrarının ve TL’ye güvenin sağlanmasının tercih edilmesi olmalıdır. İlk aşamada Türk lirasının gerçek değerinde dengelenmesine izin verilmelidir.

Son Söz: Türk lirasının düzenlemeler ile baskılanması politikası sürdürülürse ve daha da kısıtlayıcı düzenlemeler tercih edilirse ihracatta rekabet gücü azalmaya devam edecektir.