Dünya ekonomisi 2020 yılında karşılaştığı salgın karşısında başarılı bir sınav vermiş ve kısa sürede toparlanma sağlanmıştır. Ancak salgının ekonomi üzerindeki kalıcı etkilerinden en önemlisi yüksek enflasyon olmuştur. 2022 yılına yüksek enflasyon ve enflasyon ile mücadele önceliği ile girilmiştir. 2022 başında Rusya’nın Ukrayna’yı işgali ile başlayan savaş ise hemen tüm küresel dengeleri yerinden oynatırken enflasyonda da sıçrama ve katılaşma etkisi yaratmıştır. Yüksek enflasyon karşısında merkez bankaları sıkı para politikalarına hızlı bir geri dönüş yapmıştır. Öncelik enflasyondur ve ekonomideki yavaşlama göz ardı edilecektir. Merkez bankaları sıkı para politikaları nedeniyle ekonomilerde yavaşlamaları göze almış olmakla beraber ekonomilerde ve küresel ölçekte bir resesyon endişesi de güçlenmektedir.
Büyük Merkez Bankalarından Kuvvetli Sıkılaşma
ABD ve AB başta olmak üzere Japonya hariç hemen tüm gelişmiş ülkelerin merkez bankaları kuvvetli sıkı para politikalarına yönelmiş bulunmaktadır. ABD ve Avrupa merkez bankası para politikaları küresel ölçekte daha belirleyici olacaktır. ABD merkez bankası hızlı faiz artışlarına gitmektedir. 2022 sonunda yüzde 3, 2023 ortasında yüzde 3,5 ve 2023 sonunda ise yüzde 4 faiz beklentisi vardır. ABD merkez bankası bu sıkılaşma hızı ile enflasyonda 2023 yılının ikinci yarısından itibaren düşüş sağlayacağını düşünmektedir. ABD merkez bankası ayrıca her ay bilançosunda 95 milyar dolar küçülmeye gidecektir. Avrupa Merkez Bankası da parasal genişlemeye son vermiştir ve temmuz ayında faiz artışına başlayacaktır. Bankanın 2022 sonuna kadar faiz oranını yüzde 2’ye kadar yükseltebileceği beklenmektedir. Sıkı para politikaları yaz aylarından itibaren ekonomiler üzerinde de etkisini gösterecektir.
ABD Merkez Bankası ve Ekonomi Yönetimi Resesyon Beklemiyor
Para politikalarındaki kuvvetli sıkılaşma ile beraber resesyon endişeleri de artmaktadır. ABD’de merkez bankası ve ekonomi yönetimi ise enflasyon mücadele sürecinde yavaşlama öngörmekte, ancak resesyon beklememektedir. ABD merkez bankası 2022 yılında yüzde 1,7, 2023 yılında ise yine yüzde 1,7 büyüme öngörmektedir. Çeyrek dönemlerde yavaşlamalara karşın resesyona girilmeden enflasyonda düşüş sağlanabileceği öngörülmektedir. ABD merkez bankası ve ekonomi yönetimi mevcut süreci salgın sonrası destekler ile çok hızlı büyüyen ekonominin yavaşlaması ve normalleşmesi olarak değerlendirmektedir. İstihdam piyasası halen çok güçlüdür ve tüketicilerin yüksek tasarrufları da tüketimi desteklemeye devam edecektir. 2024 yılında ekonomide yüzde 1,9 ile büyüme yeniden toparlanmaya başlayacaktır.
Avrupa Merkez Bankası Stagflasyon Beklemiyor
Avrupa Merkez Bankası da hızlı artan enflasyon karşısında uygulayacağı sıkı para politikası sonucu resesyon ve enflasyon içinde durgunluk anlamına gelen stagflasyon beklememektedir. Avrupa Merkez Bankası 2022 yılında yüzde 2,8 büyüme beklentisine sahiptir. 2023 ve 2024 yıllarında ise büyümler için beklenti yüzde 2,1’dir. Avrupa Merkez Bankası da ekonomide kontrollü bir yavaşlama öngörüsüne sahiptir. Enflasyonunda 2022 sonunda yüzde 6,8 olduktan sonra 2023 sonunda yüzde 3,5’e ineceği tahmin edilmektedir. Avrupa ekonomisi için ayrıca Rusya-Ukrayna savaşının gelişme süreci de belirleyici olacaktır. Enerji şokları, yaptırımların genişlemesi gibi olasılıklar ekonomik büyümeyi daha da sınırlayacaktır.
Küresel Resesyon Nasıl Yaşanabilir?
Para politikaları ile küresel ekonomi ve resesyon beklentileri üzerinde belirleyici olacak olan ABD ve AB resesyona girmeden enflasyon ile mücadeleyi kazanacaklarına inanmaktadırlar. Ancak birçok kurum ve uzman kuvvetli parasal sıkılaşma nedeniyle resesyonun kaçınılmaz olduğunu söylemektedir. Yüksek enflasyon ilk aşamada zaten hane halklarının tüketim harcamalarında yavaşlamaya yol açmıştır. Sıkı para politikaları ve yükselen faizler tüketimi daha da yavaşlatacaktır. Bu da özellikle ABD gibi tüketime dayalı büyüyen ekonomilerde resesyona yol açacaktır. ABD ve AB’deki yavaşlama diğer gelişmiş ve gelişen ülkeleri de olumsuz etkileyecek ve küresel olarak bir yavaşlama ötesinde durgunluk yaşanabilecektir. Çin ekonomisindeki büyüme performansı da belirleyici olacaktır. Salgındaki kapatmalar ile iç talebi zayıflayan ve en büyük iki pazarı ABD ve AB’deki yavaşlamadan ihracatı olumsuz etkilenecek Çin’de de büyüme yüzde 4,0’lerin de altına inebilecektir. Bu senaryonun bileşiminde dünyada 2023 yılında yüzde 2,0 gibi bir büyüme ile durgunluk yaşanabilecektir. Son Söz; Salgın sonrası karşılaştığı ilave tedarik talebi ile ihracata, sanayi üretimine ve yatırımlara dayalı hızlı büyüyen Türkiye de küresel yavaşlamadan ve resesyondan etkilenecektir.