2021 yılının ilk iki ayı geride kalırken aşılama uygulamalarındaki gelişmeler ile dünya ekonomisinde iyimser beklentiler kuvvetlenmektedir. Türkiye’de ise kademeli ve kontrollü geri dönüş takvimi uygulanmaya başlanırken, özellikle ekonomide reform ihtiyacı artmaktadır. 
 
Dünyada İyimser Senaryo Beklentileri Artıyor; 2021 yılında dünya ekonomisi için iki senaryo bulunmaktadır. İyimser senaryo 2021 yılında aşılamanın yaygın olarak yapılarak salgında dünya genelinde bağışıklık kazanılmasıdır. Kötümser senaryo ise aşılamada yaygın uygulama yapılamaması ve/veya aşıların bağışıklık kazandıramamasıdır. Şubat ayı sonu itibariyle gelişmeler aşılamada iyimser senaryoya ilişkin beklentileri artırmaya başlamıştır. Aşılamanın hızlanması, aşıların bağışıklık kazandırmaya başlaması, günlük vaka sayılarının düşmesi ile aşıların mutasyonlarda etkili olması gibi olumlu gelişmeler yaşanmaktadır. Buna bağlı olarak dünya ekonomisinde de iyimser senaryoya ilişkin beklentiler artmaktadır.           
 
Dünyada İyimserlik Enflasyon Endişelerini Besliyor; Küresel ekonomide aşılamayla gelen iyimserlik bir yandan üretim ve ticaret tarafında büyümeyi sürüklerken diğer yandan bol likidite, talep artışı ile varlık ve emtia fiyatlarında yaşanan hızlı artışlar küresel ölçekte enflasyon endişelerini de beraberinde getirmiştir. Şubat ayı sonunda artan endişelere bağlı olarak tahvil faizlerinde yükselmeler yaşanmıştır. Fiili enflasyonlar henüz hedeflerin çok altına olmakla birlikte yılın geri kalanında da enflasyon endişeleri kalıcı olmaya devam edecektir. Özellikle ABD’de yeni destek paketi ile hızlanacak büyümenin enflasyonu da besleyeceği tahmin edilmektedir.           
 
Küresel Finansal Oynaklıklar Yıl Boyu Yaşanacak; Covid-19 salgınının yarattığı koşullara karşın 2020 yılı genelinde olağan üstü parasal genişlemeler olmuş, hükümetler de geniş destekler sağlamıştı. 2021 yılında da destekler sürecekken, düşük faizler ve bol likidite de kalmaya devam edecektir. 2020 yılında bol likidite şirketlere ve hane halkalarına yönelmiştir. 2021 yılında ise artan iyimserlik ile bol likidite mali varlıklara kaymaktadır. İyimserlik sürdükçe mali piyasalarda yatırımlar, yatırımlar arası geçişler ile varlık fiyatlarında yüksek oynaklıklar devam edecektir. Bunlar salgının artçı etkileri olarak yıl boyu yaşanacaktır.           
 
Metal ve Emtia Fiyatları İyimserlik İle Artmaya Devam Ediyor; Aşılamaya yönelik iyimser gelişmelere bağlı olarak dünya ekonomisinde de önümüzdeki aylarda toparlanmanın hızlanacağı beklentisi yükselmektedir. Bu beklentilere bağlı olarak metal fiyatlarında şubat ayında sert artışlar yaşanmıştır. Fiyatlar yukarı yönlü kalmaya devam edecektir. Mart ayından itibaren tatilden dönen Çin ile ABD ve AB’de metal talebinin artacağı öngörülmektedir. Cevher ve metal üretim kapasiteleri ise talep artışına sınırlı ölçüde cevap verebilecektir. Bu nedenle yüksek metal fiyatları korunacaktır. Çelik fiyatları ise kapalı fabrikaların ve hatların açılması ile dengelenecektir. 
 
Türkiye’de Ekonomi İçin Reformlar Bekleniyor; Türkiye 2020 yılını yüzde 1,8 büyüme ile kapatmıştır. Salgın etkilerine rağmen Türkiye 2020 yılını büyüme ile kapatmış olmakla birlikte sağlıklı bir büyüme sağlanamamıştır. Nitekim büyüme için izlenen politikalar finansal kırılganlıkları artırmış, Türk lirasında önemli değer kaybına yol açmış ve Merkez Bankası net rezervleri negatife geçmiştir. 2020 yılı Kasım ayından itibaren de finansal kırılganlıkları azaltmak için sıkı para politikasına geçilmiştir. Ancak 2021 yılında ekonomideki sorunların çözümü sadece sıkı para politikası ile sağlanamayacaktır. Yapısal sorunların çözümü için reform talepleri halen yüksektir. Reformlar ve dış ilişkilerdeki iyileşmeler ile ekonomide ve Türk lirasında kalıcı istikrar sağlanacaktır. Bu nedenle Mart ayında açıklanacak ekonomik reformlar büyük önem taşımaktadır.            
 
Enflasyonda Artış Sürüyor; 2020 yılında yükselen enflasyonda artış eğilimi yeni yılda da sürmektedir. Şubat ayı sonunda yıllık tüketici enflasyonu yüzde 15,61, yıllık çekirdek enflasyon yüzde 16,21 ve yıllık üretici enflasyonu yüzde 27,09 olmuştur. 2020 yılından sarkan döviz kuru artış etkileri, emtia fiyatlarındaki artışlar, kuraklık etkisi ile yükselen gıda fiyatları, yüksek ücret artışları ve yüksek kredi faizleri etkisi ile maliyet baskıları sürmektedir. Bu baskılara bağlı olarak enflasyonda artış yılın ilk yarısında sürecektir. Merkez Bankasının sıkı para politikasının enflasyon üzerindeki belirgin etkisi yılın ikinci yarısında görülmeye başlanacaktır. Enflasyondaki artış eğilimi Merkez Bankası’nın sıkı para politikasının uzun sürmesi gerekliliğini de teyit etmektedir.
 
DTH Çözülmüyor, Portföy Girişleri Hız Kesti; Merkez Bankası’nın sıkı para politikası ile enflasyonla mücadelede önemli bir hedefi döviz tevdiat hesaplarından Türk lirasına geçişin ve yurt dışından portföy girişlerinin sağlanmasıdır. Ancak henüz döviz tevdiat hesaplarından Türk lirasına geçiş olmadığı gibi DTH hesaplarında artış yaşanmaktadır. Şirketler döviz ödemleri için DTH hesaplarını muhafaza etmektedirler. Gerçek kişiler ise henüz yeterli güven duymadıkları için DTH hesaplarını korumaktadır. Döviz ihtiyacının karşılanması ile Türk lirasında göreceli bir istikrarın sağlanması için portföy girişleri çok önemlidir. 6 Kasım sonrası 15 Ocak tarihine kadar önemli bir portföy girişi yaşanmıştır. Ancak son altı haftadır portföy girişleri önemli ölçüde durağanlaşmıştır.   
 
Mart Ayında Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’na Faiz Artış Baskısı Gelecek; Mart ayında Merkez Bankası’na politika faizini artırması için baskı gelecektir. Baskının üç nedeni olacaktır. İlk olarak enflasyon artışı kuvvetli şekilde devam etmektedir. Dünyadaki emtia fiyat artışları da enflasyonu olumsuz etkileyecektir. İkinci olarak şubat ayında yapılan mevduat munzam karşılıkları artışı faiz aracının kullanılmak istenmediği şeklinde de değerlendirilmiştir. Üçüncü olarak ise şubat ayı sonunda küresel mali piyasalarda yaşanan dalgalanma ile Türk lirasının halen çok kırılgan olduğu görülmüştür. Bu nedenle Merkez Bankası’na faiz artış baskısı olacak ve Banka mart ayı toplantısında test edilecektir. Faiz artışı gelmemesi halinde TL’de değer kaybı hızlanacaktır.   
 
Türk Lirası Halen Kırılgan; Geçen yıl Merkez Bankası başkanı ve politikaları değişmiş, sıkı para politikasına geçilerek politika faizi de yüzde 17’ye çıkarılmıştı. Buna bağlı olarak TL’deki aşırı değer kaybının bir bölümü geri alınmıştı. Sepet kur 15 Şubat günü 7,68 seviyesine kadar gerilemişti. Ancak şubat ayının son haftasında küresel piyasalarda ortaya çıkan enflasyon endişesi ile yaşanan faiz artışları sonucu Türk lirası yeniden hızla değer kaybetmiştir. Sepet kur şubat sonunda 8,20 seviyesine yükselmiştir. Türk lirası halen çok kırılgandır ve değerinin korunması için sadece yüksek faizler yeterli olmayacaktır.